Cumartesi akşamı ligin en
zor deplasmanındaydık. Daumlu Bursa 4 haftadır gol yemiyor, 3 haftadır
kazanıyorlardı. Fakat Fenerbahçe rakiplerinin sinirlerini bozarak bu zor
deplasmanı da son dakika golüyle geçmeyi başardı. Gollerimizin, ikisi köşe
vuruşu olmak üzere üçü de duran toplardan geldi. Webo'nun verilmeyen penaltı
pozisyonundan sonra 2. golümüzün de köşe vuruşundan gelmesi üzerine blog
yazarlarımızdan sevgili İlker'in "penaltı vermiyorlardı, artık korner de
vermezler" yorumu bu maç için yapılabilecek en güzel yorumdu.
Değerlendirmeye Bursaspor’dan
başlayacak olursak; yeşil-beyazlı takım klasik bir Daum takımı olmuş. Bugün
ligimizde neredeyse tüm takımların benimsediği 4-2-3-1, Avrupa’da birçok ligde
favori diziliş olsa da Türkiye için çoğunlukla Daum’un Fenerbahçesinden model
alınmıştır. Ligimize gelen en iyi yabancı hocaların belki de başında olan Daum,
Fenerbahçe’de Alex transferinden sonra bu, tek santraforlu arkası Alex'li sistemi
benimsemişti. Aragonesli sezonu dışarıda tutarsak, Aykut Hocalı 3 sezon da
dahil, küçük nüanslar dışında hatta Alex ayrıldıktan sonra bile Fenerbahçe bu
alışkanlığını bu sezona kadar devam ettirdi. Daum’un Bursaspor’unda; mecburiyetten
santrafor görevinde Kazım’ın arkasında Alex görevinde Batalla, kenarlarda
gerçek kanat oyuncuları Ferhat ve Murat, arkalarında savunmaya dönük Şamil ve top dağıtıcı Belluschi yer aldılar. Daum oyun planını öncelikle, neredeyse sağ açık-sol
açık gibi oynayan Caner-Topuz ikilisinin bıraktığı boşluklara soldan Ferhat,
sağdan Murat’ı sokmak üzerine kurmuştu. Özellikle Ferhat bu anlamda Mehmet Topuz'u ilk yarının bazı anlarında zor durumda bıraktı. Bursaspor, ilk 45 dakika hem hücum hem
savunma anlamında oldukça başarılıydı.
İlk
45 dakikada Fenerbahçe yine iyi mücadele etti. Fakat ilerdeki üç oyuncudan Sow
ve Kuyt, geçtiğimiz maçlara göre fazlaca göbekte kalınca, takım ortaya sıkıştı ve
sahayı enlemesine en minimum düzeyde kullandığımız bir ilk yarı yaşadık.
Emenike ise gollerine devam etmesine rağmen, özellikle ilerde top tutarak öne çıkmamız
gereken bu tarz sert maçlarda, arkası dönük top alış-verişi yapabilecek oyun
tarzını henüz ortaya koyabilmiş değil. Buna Baroni’nin pasif oyunu da eklenince
top alış verişi büyük ölçüde mecburen Alper’e kaldı. Fakat Alper’den saha
içerisinde asıl beklenen bu değil. Alper, üzerine binen bu yüke rağmen takımın iyilerinden birisiydi. Akşamın tek olumsuzluğu ise gördüğü kart ile cezalı duruma düşerek, çok önemli işler yapabileceğini düşündüğüm derbide takımını yalnız bırakmış oldu.
İlk
devrede beklenenin çok altındaki oyun sonrası 2. devreye Webo-Emre (veya Salih) değişiklikleri
ile gireceğimizi düşünürken, hoca aynı kadro ile başladı. Kuyt-Sow ikilisi ile
stoperlerin kanatlara daha fazla açılması ile oyunu enlemesine daha iyi
kullanmaya başladık ve değişiklilerle birlikte oyundaki hakimiyetimizi
hissettirmeye başladık. Fakat çıkan oyunculardan birisi Topal olunca savunma
handikabı ortaya çıktı. Fakat ilk yarıda çok yüksek tempoda oynayan ve yorulan Bursa bundan yararlanamadı. Bu zor deplasmanda iyi mücadelemiz sonucu 2-1 öne geçtiğimiz maçta, klasik Volkan laubaliliği, Webo-Egemen ikilisinin frikik sonrası takipçiliği ve işbirliği ile canımızı çok fazla sıkmadı. Egemen savunmadaki çok başarılı oyununa, bu hafta maçın golünü de ekleyerek iyice ön plana çıkmayı başardı. Kendisi yüksek mücadele gücüyle, hırsıyla taraftarın kahramanı olma yolunda. Ersun hoca,
kiminle oynadığı, iç saha deplasman fark etmeksizin hep 3 puan peşinde. Bu
durum şimdilik hep lehimize çalıştı ama bir gün tersi de olabilir. İşler
istediği gibi değilse kulübede ne kadar hücum adamı varsa oyuna tereddüt
etmeden sokuyor.
Henüz
topla ikinci buluşmasında kazandığımız klasik Webo golüne Bursasporlu oyuncular
ve özellikle kaleci Frey çok itiraz ettiler. Bu itiraz anlamsızdı zira, pozisyonda
Frey’i bozan takım arkadaşıydı. Müsabaka 1-1 devam ederken, Hüseyin Göçek’in
çok yakın olduğu pozisyonda Webo-Taiwo mücadelesinde çalamadığı penaltı; en
kibar tabirle "evlere şenlikti". Bu pozisyonda penaltı çalınamıyorsa, bir daha
ligimizde penaltı düdüğü çalınmaması gerekir. Ayrıca, yüzünün açılmasına neden
olan pozisyonda sert faule maruz kalan Caner, bu bariz haksız hakem kararına rağmen,
alışılmışın aksine sakinliğini koruyarak oyununa devam etti. Bu konuda teknik ekip tarafından dikkatinin çekildiğini görmek sevindirici bir durum. Maçın sonunda Bursalı oyuncular çoğunlukla
lehlerine çalınan düdüklere rağmen yoğun itirazlarda bulundular. Sanırım bu da
kaybetme psikolojisinden kaynaklandı. Burada şunu söylemeden geçmek
istemiyorum; 3 hafta öncesindeki Trabzon maçımızın hakeminin bir başka kritik
mücadelemizde düdük çalması biraz zorlama bir karar gibi geldi bana.
Sonuç
olarak; çok zor deplasmandan çıkardığımız bu 3 puan çok kıymetli. Gelecek hafta
kazanmamız halinde şampiyonluktaki rakiplerimizle olan puan farkını 2-3 maç
baremine çıkarmış olacağız.
Maçın iyileri: 1-Webo 2-Egemen 3-Alper
Maçın Kötüleri: 1-Baroni 2-Volkan 3-Topuz
Cumartesi ve Pazar günü gerçekleşen olağan üstü kongreye kısaca değinecek olursak; Beklentilerin aksine oldukça medeni ve çok güzel bir kongre gerçekleşti. Tüm camiamıza hayırlı olsun.
Medyada
çıkan anketlerin, medya tarafından kongrenin eşit geçeceği şeklinde yaratılan
algı ve başkan adayı Mehmet Ali Aydınlar’ın “taraftar istediği için adayım”
şeklindeki açıklamalarının hiç de gerçeği yansıtmadığını gördük. MAA ve ekibi, kongreye katılım son derece
yüksek olmasına, çok kapsamlı bir seçim propagandasına rağmen her sandıkta
beklediklerinin aksine hezimete uğramaktan kurtulamadılar. Bence burada Aziz
Yıldırım’ın “kulübü 1990’lere döndürecekler “ vurgusu oldukça önemliydi.
Geçmişte önemli hizmetleri olsa da, eski gurupçular Kazım Bayülken, Aziz Yılmaz
eski başkan Ali Şen, yöneticiler, Şadan Kalkavan, Selim Soydan, Aziz Yıldırım
ile birlikte çalışmış, Saadettin Saran vb. gibi isimlerin kongre üyeleri
üzerinde çok da etkisinin kalmadığı açıkça görüldü.
Diğer
taraftan, Aziz Yıldırım ve YK’nın aldığı oy oranının çok da büyük başarı
olduğunu düşünmüyorum. Aziz başkan, karşısındaki adayın malum durumuna rağmen
aleyhine çıkan 2383 oyu iyi sorgulamalı diye düşünüyorum. Bu kongrede başkanın karşısında daha güçlü ve yıpranmamış bir aday olmuş olsaydı -ki beklentim o yöndeydi-Aziz Yıldırım bu kadar rahat olamayabilirdi.
Son olarak; Temmuz 2011'de hiç ortalarda olmayan, hiç bir desteğini göremediğimiz hatta bizi peşinen "şikeci" ilan eden bazı popüler köşe yazarları ve siyasetçiler siyasi duruşları gereği Fenerbahçe'den nemalanma peşindeler. Fenerbahçemizden uzak dursunlar. Biz bize yeteriz!!
Şimdi
her şeyi bir kenara bırakıp tüm camia olarak bütünleşip hafta sonundaki derbiye odaklanmalıyız.
Saygılar,
sevgiler...