25 Kasım 2013 Pazartesi

SİNİR BOZUCU OLMALI


Maçın başlamasına yaklaşık 1 saat kala kadrolar belli olunca biraz tedirgin oldum. Şöyle ki; Bu sezon kaybettiğimiz Konya maçından sonra ilk kez ön-liberosuz (Topal veya Selçuk olmadan) oynayacaktık, ve o maçtaki üçlü orta saha (Emre-Baroni-Alper) ile sahadaydık. Oyun taktiğimizin önemli parçalarından birisi, ön-liberonun stoperlerin arasına girerek onları kanatlara açıp, kanat beklerini öne çıkarmak. Bunun yanında, Antalyaspor da, Tita ve Emrah ile arka tarafa çok iyi sarkabilen bir takım. Bu becerileriyle Beşiktaş'ı yenip, Arena'da Galatasaray'dan puan alabilmişlerdi. Samet hoca da maç önü röportajında kağıt üzerinde Fenerbahçe'yi çözmüş görünüyordu.

Fakat Fenerbahçe maça öyle bir girdi ki; kağıt üstünde düşünülen her şey çöpe gitti, ta ki 44. dakikaya kadar. Yarım saatte 4-0 olabilecek maçın ilk yarısı, Baroni'nin ikramı, sarı kart sınırında olmasından dolayı tedirgin oynayan Caner'in uyumasıyla gelen Diarra golüyle 1-1 bitti. Fenerbahçe ilk yarıda son vuruşlar hariç kusursuz oynadı. 4-5 kişiyle hücum pres yapıp, akıllı pas organizasyonları ile rakibini bunalttı. Bu sezonun bana göre en zayıf halkası Gökhan, ilk 45 dakikada eski Gökhan'dan esintiler sundu. 

Antalyaspor sürklase olabilecekken, kendisi için olabilecek en güzel anda gol atıp soyunma odasına moralli gidince 2.devreye daha iyi başladı, Fenerbahçe için ise işler hiç de ilk yarı gibi değildi. Oyun üstünlüğüne rağmen pozisyon bulmakta zorlandık. Ersun Hoca çok beklemeden 63'te alıştığımız hamlesini yaptı. Orta üçlüden Alper'i çıkarıp Emenike'yi oyuna soktu. Fakat bu hamle işleri daha sıkıntılı hale getirdi. Baroni-Emre ikilisi göbekte biraz zayıf kaldılar ve Antalya özellikle Emrah ile tehlikeli çıkmaya başladı. Ersun Hoca bu hatasını 12 dakikada fark edip Webo-Selçuk değişikliğini yaptı. Belki futbol ulemaları bu değişikliği eleştirmiş olabilirler. Ben ise aksini düşünüyorum, bence bu değişiklik maçtaki en doğru hoca hamlesiydi. Değişiklikten önce oyunun ivmesi Antalya'ya doğru kaymaya başlamışken orta saha üstünlüğü tekrar bize geçti. Son vuruşları başarıyla yapabilen Diarra'nın golden hemen önceki bir anlık beceriksizliğinin faturasını Emenike-Sow ikilisi 3 puanla cezalandırdı. 90+'daki gol güzel kızıma göre ise; bir karambol anında komik bir atlayışla kendini yere bırakıp, süre çalmaya çalışan kaleci Hakan'ın cezalandırılışıydı. 

İki hafta önce, Emenike-Ersun Yanal krizi peşindeki medyamıza bu şansı vermeyerek "takımın kontrolü bende" mesajı veren hocamıza da buradan saygılar.

Son dakikada 4. defa kazandık. Bu durum medya organlarında şans olarak nitelendirilse de Emenike'nin tüm faul çabalarına rağmen 2 oyuncuyu silindir gibi geçip yaptığı asist alın teriyle kazanılan 3 puandır. En küçük fırsatta emek hırsızlığı peşindeki futbolculara da mesajdır. 

Hem oynadığımız futbol hem de kazandığımız puan olarak çok iyi durumdayız. Maçlarımızı vura-vura, kıra kıra kazanıyoruz. Haksız penaltı, hakem faktörü vs. yok. Ve bu durum, rakipler için oldukça sinir bozucu olmalı.

O zaman sinirleri bozmaya devam!!

Saygılar, Sevgiler...

  

18 Kasım 2013 Pazartesi

Baroni&GS forması - Büyük Maçlar



İki ezeli kulüp son 5 yılda 3 ana branşta toplam 125 kez karşılaşmışlar. Psikolojik üstünlüğün kendilerine geçtiğini iddia edenler için durum vahim! 87-24

Dolayısıyla son lig maçından bu yana yönetimiyle taraftar gurubuyla mağlubiyeti örtmek adına çocukça ve ucuz yollar aramaktalar. Baroni, GS formasını şortunun içine sokmuş; bu, GS formasına hakaretmiş, söz konusu oyuncu tarihi bir ceza almalıymış. Bir daha GS'li oyuncular Fenerbahçeli oyuncularla forma değiştirmemelilermiş. Kadıköy'de galibiyetin yolu bu olabilir, denenmeli tabi! 

Tüm dünyada forma değişiminden sonra oyuncular, rakip takım formalarını benzer şekillerde taşıyorlar ve bu durum hiç bir zaman "formaya hakaret" olarak algılanmıyor. GS yönetmine ve ultra taraftar gurubuna, magazin kameralarının önünde kendi takım formasının renk seçimini formaya küfürle eleştiren oyuncularını hatırlatmak isterim.  Her şeye  rağmen Christian Baroni, "yanlış anlaşıldıysam özür dilerim" açıklamasını yaptı. Peki, Melo'nun benzer görüntüsünün ortaya çıkmasından sonra ortalığı ayağa kaldıranların sesini duyabildiniz mi?

Alınganlık gösterenlere ve yılların klasikleşmiş tezahüratına para cezasını uygun görenlere; 

İşte böyle her sene böyle cimbomu böyle YENERLER amman!! 


Futbol (8-4-5)

  • 27.04.2008 Galatasaray:1   Fenerbahçe:0  (2007-08 II.yarı maçı) Nonda
  • 09.11.2008  Fenerbahçe:4 – Galatasaray:1  (2008-09 I.yarı maçı) Deivid
  • 12.04.2009  Galatasaray:0 – Fenerbahçe:0  (2008-09 II.yarı maçı) Kavga
  • 25.10.2009  Fenerbahçe:3 – Galatasaray:1  (2009-10 I.yarı maçı) Guiza topuk
  • 28.03.2010 Galatasaray:0 – Fenerbahçe:1  (2009-10 II.yarı maçı) Selçuk-Leo
  • 21.07.2010  Fenerbahçe:1 – Galatasaray:0  (Gurbet kupası-Almanya)  Santos
  • 24.10.2010 Fenerbahçe:0 – Galatasaray:0  (2010 -11 I.yarı maçı) Sabri üçlü
  • 18.03.2011  Galatasaray:1 – Fenerbahçe:2 (2010-11 II. yarı maçı) TT Arena
  • 07.12.2011  Galatasaray:3 – Fenerbahçe:1 (2011-12 I. yarı maçı) TT Arena
  • 17.03.2012  Fenerbahçe:2 - Galatasaray: 2 (2011-2012 II. yarı maçı) 
  • 22.04.2012 Galatasaray:1 - Fenerbahçe:2   (2011-12 Final Gurubu) TT Arena
  • 12.05.2012 Fenerbahçe:0 - Galatasaray:0  (2011-12 Final Gurubu) C.Çakır
  • 12.08.2012 Galatasaray:3 - Fenerbahçe:2 (2012 Süper Kupa) Erzurum-C.Çakır
  • 16.12.2012 Galatasaray:2 - Fenerbahçe:1 (2012-13 I.yarı maçı) H.Özkayha
  • 12.05.2013 Fenerbahçe:2 - Galatasaray:1  (2012-13 II.yarı maçı) C.Çakır
  • 11.08.2013 Galatasaray:1 - Fenarbahçe:0 uz. (2013 süper kupa) Kayseri B.Yıldırım
  • 10.11.2013 Fenerbahçe:2 - Galatasaray:0 (2013-2014 I.yarı maçı) B.Yıldırım

13 Kasım 2013 Çarşamba

Kadıköy'de Son 20 Yıl


Fenerbahçe, Kadıköy'de oynanan son 20 lig maçında 17 galibiyet 3 beraberlik 1 yenilgi aldı. 50 gol atıp sadece 16 gol yedi. 

03.10.93 - 2-0 (Oğuz Çetin-24', Bülent Uygun-58')
19.03.95 - 3-0 (Aykut Kocaman-13'-p,37-p'56')
22.10.95 - 3-1 (Atkinson-4',18',32' / Saffet Sancaklı-84')
09.02.97-  3-2 (Okocha-15',Bolic-53',77' /V.İnceefe-19',A.Erdem-90')
05.09.97-  3-1 (Tayfun-13', Bolic-69', Okocha-70' / Tugay-60')
20.09.98-  2-2 (Moldovan-15', Balic-18' / Hagi-20', H.Şükür-87')
22.12.99-  1-2 (Moldovan-51' / Hasan Şaş-20', Marcio-30')
06.05.01-  2-1 (Ali Güneş-12',Yusuf Şimşek-52' / Suat Kaya-75' )
16.02.01-  1-0 (Rapaic-27')
06.11.02-  6-0 (Tuncay Şanlı-9', Ortega-38', Serhat Akın-68',75'
                     Ceyhun Eriş-78',Ümit Özat-86') 
29.02.04-  2-1 (Nobre-18', M. Yozgatlı-84' / Ömer Erdoğan-28')
22.05.05-  1-0 (Nobre-64')
22.04.06-  4-0 (Appiah-12', Luciano-20', Alex-69', Anelka-77')
03.12.06-  2-1 (Alex-24', Kezman-26' / Ümit Karan-54')
08.12.07-  2-0 (Semih-5', Deivid-56') 
09.11.08 - 4-1 (Selçuk Şahin-7', Semih Şentürk-28, Lugano-49',
                     Deivid-90+2 / Lincoln-2')
25.10.09 – 3-1 (Alex-12',53',Guiza-90+2 / Hakan Balta-83')
24.10.10 - 0-0 
17.03.12 – 2-2 (Sow-10',Alex-16' / Elmander-36',H. Balta-83') 
12.05.13 - 2-1 (Webo-33',36' / Burak Yılmaz-25')
10.11.13 - 2-0 (Emre-23'p, Baroni-66')


11 Kasım 2013 Pazartesi

İşte Böyle Her Sene Böyle...


Maçın en güzel anıydı. Bitiş düdüğü ile birlikte Fenerbahceli oyuncular orta yuvarlağa gelip, önce bütün tribünü susturdular sonra da klasikleşen başlıktaki tezahüratı başlattılar. 55 bin taraftar da coşkuyla liderliğin perçinlenmesini ve 15.seneyi kutladılar.

Kadıköy'de maç önü bu defa oldukça ilginçti. Marmaray çıkışı karşılaştığımız ve maça girme konusunda çok istekli Sırbistan vatandaşı Marko'ya belki de Obradovic sevgimizden köşe bucak bilet aradık. Hem de Kızılyıldız taraftarı olmasına rağmen. Volkan Demirel, son dakikada kurtardığı penaltıyla 2-1 skor tahmini yapan Telekom bileti bulmayı başardığımız Marko'yu muhtemelen üzmüştür. 

Kadrolar belli oldugunda ortak görüşümüz; GS kadrosunun savunma ağırlıklı ve maçı kilitleyebilecek yapıda olduğu yönundeydi. Maç başladığı anda da gördük ki sanki Mancini dörtlü savunmayı ve önündeki Ceyhun'u orta sahayı geçmemeleri konusunda uyarmıştı. Sahaya dizilişleri 4-5-1 şeklindeydi. GS'ın hücum planı yoktu, ya da tribünden öyle görünüyordu. Sağ kanatta spor medyamızın öve öve bitiremediği 25 milyon TL'lik Bruma, Caner karşısında çok cılız ve acemi kaldı. Son iki sezonun gol kralı Burak ise sol çizgide çok etkisizdi. Alves'ten yediği enfes bir çalım ve yakalandığı bir ofsayt dışında neredeyse görünmedi. Bundan önce oynadığı her maçta fiziksel gücüyle savunmaları zorlayan Drogba ise Egemen ve Alves karşısında tam manasıyla ezildi. Sneijder'in yerinde oynamasını beklediğim Selçuk daha geride Ceyhun ve Melo ikilisinin hemen önündeydi hücuma hiç bir katkı sağlayamadı. GS maç 0-0 devam ederken Drogba ile kaleye uzak mesafeli iki şut gönderdi. 1-0 mağlup durumda oynarken ise (başka bir deyişle puan farkının 9 olması muhtemelken) kaleyi bulan veya bulmayan şut sayısının 0 (yazıyla 0) olması bence derbinin özetiydi. 
Fenerbahçe ise Egemen, Alves, Caner ve Topal'ın çok iyi oyunları ile savunma anlamında kusursuzdu. Hücum adına istekli olmamıza rağmen çok etkili olduğumuz söylenemez. Bunda, gollerin sahipleri Baroni-Emre ikilisinin etkisiz oyunları ve rakibin planının alanı daraltarak oyunu kilitlemeye calışması etkiliydi. Tam, Alper bu maç iyi olurmuş, Raul olsaydı şeklindeki mırıldanmaları Caner'in soldan sert ortasına Chedjou'nun yaptıgı planjon susturdu. Webo, Baroni derken kaptan Emre, topu alıp golü yaparak aslında 23.dakikada maçı bitiriyordu. Zira, rakip takım oyunu 0-0'a ayarlamış ve B planı yoktu. Mancini'nin Aydın'ı oyuna alırken Semih'i yanına alıp Melo'yu stopere çekerek neyi amaçladığını ise anlayamadım. 
Devrede mecburen yapılan Kuyt-Emenike değişikliği benim gibi bir çok taraftarı biraz endişelendirmis olabilir. Belki tesadüf ama bu seneki puan kayıplarımız Kuyt'ın oyundan alındığı maçlarda gerçekleşti (Trabzon maçında 82.dakikada, Konya macında 2-0 galipken 63.dakikada kenara gelmişti). Ersun hoca 1-0 önde olmamıza rağmen Kuyt'un yerine sağ tarafa Emenike'yi oyuna aldı. Emenike'nin 11 başlayamamasından kaynaklandığını düşündüğüm bir konsantrasyon eksikliği net olarak belli oluyordu. Örneğin maçı bitiren 2.gol öncesinde Emre'nin presiyle kazandıgımız topta Sow'un sahanın en iyilerinden Webo'ya attıgı akıl dolu pasına Webo'nun kendisini uyarısı olmasa topa doğru hareketlenip ofsayta neden olacaktı. 
Maçla ilgili dikkatimi çeken bir başka konu da GS'lı oyuncuların maç içersinde geçmiş maçlara nazaran daha sakin olmalarıydı. Kulübede olmasına rağmen sarı kart görmeyi başaran 1.kaptan Sabri dahi olumlu futbol havasını gölgeleyemedi. GS'lı oyuncular maç sonunda da FB'li oyuncuları tebrik ederek olaysız bir derbi sonuna büyük katkı sağladılar. GS açısından şu an için oyun olarak tatmin eden bir görüntü olmayabilir belki ama takımın galibiyet için her yolun mübah sayılacağı bir anlayıştan uzaklaşması bir çok GS taraftarının tercihidir düşüncesindeyim.
Fenerbahçe taraftarının, kulübede kart görmeyi başaran Sabri ve Fatih Terim'e göndermelerle yaptığı tezahüratlar maçın eğlenceli anlarındandı. GS'a karşı olan serinin 15 yıla çıkmasının yanında Kadıköy'de 30 maçtır derbi kaybetmediğimizi hatırlatmak isterim. 
Maçın iyileri: 1-Egemen Korkmaz 2-Mehmet Topal 3-Pierre Webo
Saygılar, sevgiler..

4 Kasım 2013 Pazartesi

Artık Korner de Vermezler!!


Cumartesi akşamı ligin en zor deplasmanındaydık. Daumlu Bursa 4 haftadır gol yemiyor, 3 haftadır kazanıyorlardı. Fakat Fenerbahçe rakiplerinin sinirlerini bozarak bu zor deplasmanı da son dakika golüyle geçmeyi başardı. Gollerimizin, ikisi köşe vuruşu olmak üzere üçü de duran toplardan geldi. Webo'nun verilmeyen penaltı pozisyonundan sonra 2. golümüzün de köşe vuruşundan gelmesi üzerine blog yazarlarımızdan sevgili İlker'in "penaltı vermiyorlardı, artık korner de vermezler" yorumu bu maç için yapılabilecek en güzel yorumdu.

Değerlendirmeye Bursaspor’dan başlayacak olursak; yeşil-beyazlı takım klasik bir Daum takımı olmuş. Bugün ligimizde neredeyse tüm takımların benimsediği 4-2-3-1, Avrupa’da birçok ligde favori diziliş olsa da Türkiye için çoğunlukla Daum’un Fenerbahçesinden model alınmıştır. Ligimize gelen en iyi yabancı hocaların belki de başında olan Daum, Fenerbahçe’de Alex transferinden sonra bu, tek santraforlu arkası Alex'li sistemi benimsemişti. Aragonesli sezonu dışarıda tutarsak, Aykut Hocalı 3 sezon da dahil, küçük nüanslar dışında hatta Alex ayrıldıktan sonra bile Fenerbahçe bu alışkanlığını bu sezona kadar devam ettirdi. Daum’un Bursaspor’unda; mecburiyetten santrafor görevinde Kazım’ın arkasında Alex görevinde Batalla, kenarlarda gerçek kanat oyuncuları Ferhat ve Murat, arkalarında savunmaya dönük Şamil ve top dağıtıcı Belluschi yer aldılar. Daum oyun planını öncelikle, neredeyse sağ açık-sol açık gibi oynayan Caner-Topuz ikilisinin bıraktığı boşluklara soldan Ferhat, sağdan Murat’ı sokmak üzerine kurmuştu. Özellikle Ferhat bu anlamda Mehmet Topuz'u ilk yarının bazı anlarında zor durumda bıraktı. Bursaspor, ilk 45 dakika hem hücum hem savunma anlamında oldukça başarılıydı.

İlk 45 dakikada Fenerbahçe yine iyi mücadele etti. Fakat ilerdeki üç oyuncudan Sow ve Kuyt, geçtiğimiz maçlara göre fazlaca göbekte kalınca, takım ortaya sıkıştı ve sahayı enlemesine en minimum düzeyde kullandığımız bir ilk yarı yaşadık. Emenike ise gollerine devam etmesine rağmen, özellikle ilerde top tutarak öne çıkmamız gereken bu tarz sert maçlarda, arkası dönük top alış-verişi yapabilecek oyun tarzını henüz ortaya koyabilmiş değil. Buna Baroni’nin pasif oyunu da eklenince top alış verişi büyük ölçüde mecburen Alper’e kaldı. Fakat Alper’den saha içerisinde asıl beklenen bu değil. Alper, üzerine binen bu yüke rağmen takımın iyilerinden birisiydi. Akşamın tek olumsuzluğu ise gördüğü kart ile cezalı duruma düşerek, çok önemli işler yapabileceğini düşündüğüm derbide takımını yalnız bırakmış oldu.

İlk devrede beklenenin çok altındaki oyun sonrası 2. devreye Webo-Emre (veya Salih) değişiklikleri ile gireceğimizi düşünürken, hoca aynı kadro ile başladı. Kuyt-Sow ikilisi ile stoperlerin kanatlara daha fazla açılması ile oyunu enlemesine daha iyi kullanmaya başladık ve değişiklilerle birlikte oyundaki hakimiyetimizi hissettirmeye başladık. Fakat çıkan oyunculardan birisi Topal olunca savunma handikabı ortaya çıktı. Fakat ilk yarıda çok yüksek tempoda oynayan ve yorulan Bursa bundan yararlanamadı. Bu zor deplasmanda iyi mücadelemiz sonucu 2-1 öne geçtiğimiz maçta, klasik Volkan laubaliliği, Webo-Egemen ikilisinin frikik sonrası takipçiliği ve işbirliği ile canımızı çok fazla sıkmadı. Egemen savunmadaki çok başarılı oyununa, bu hafta maçın golünü de ekleyerek iyice ön plana çıkmayı başardı. Kendisi yüksek mücadele gücüyle, hırsıyla taraftarın kahramanı olma yolunda. Ersun hoca, kiminle oynadığı, iç saha deplasman fark etmeksizin hep 3 puan peşinde. Bu durum şimdilik hep lehimize çalıştı ama bir gün tersi de olabilir. İşler istediği gibi değilse kulübede ne kadar hücum adamı varsa oyuna tereddüt etmeden sokuyor. 

Henüz topla ikinci buluşmasında kazandığımız klasik Webo golüne Bursasporlu oyuncular ve özellikle kaleci Frey çok itiraz ettiler. Bu itiraz anlamsızdı zira, pozisyonda Frey’i bozan takım arkadaşıydı. Müsabaka 1-1 devam ederken, Hüseyin Göçek’in çok yakın olduğu pozisyonda Webo-Taiwo mücadelesinde çalamadığı penaltı; en kibar tabirle "evlere şenlikti". Bu pozisyonda penaltı çalınamıyorsa, bir daha ligimizde penaltı düdüğü çalınmaması gerekir. Ayrıca, yüzünün açılmasına neden olan pozisyonda sert faule maruz kalan Caner, bu bariz haksız hakem kararına rağmen, alışılmışın aksine sakinliğini koruyarak oyununa devam etti. Bu konuda teknik ekip tarafından dikkatinin çekildiğini görmek sevindirici bir durum. Maçın sonunda Bursalı oyuncular çoğunlukla lehlerine çalınan düdüklere rağmen yoğun itirazlarda bulundular. Sanırım bu da kaybetme psikolojisinden kaynaklandı. Burada şunu söylemeden geçmek istemiyorum; 3 hafta öncesindeki Trabzon maçımızın hakeminin bir başka kritik mücadelemizde düdük çalması biraz zorlama bir karar gibi geldi bana.

Sonuç olarak; çok zor deplasmandan çıkardığımız bu 3 puan çok kıymetli. Gelecek hafta kazanmamız halinde şampiyonluktaki rakiplerimizle olan puan farkını 2-3 maç baremine çıkarmış olacağız.

Maçın iyileri:     1-Webo 2-Egemen 3-Alper
Maçın Kötüleri: 1-Baroni 2-Volkan  3-Topuz


Cumartesi ve Pazar günü gerçekleşen olağan üstü kongreye kısaca değinecek olursak; Beklentilerin aksine oldukça medeni ve çok güzel bir kongre gerçekleşti. Tüm camiamıza hayırlı olsun.

Medyada çıkan anketlerin, medya tarafından kongrenin eşit geçeceği şeklinde yaratılan algı ve başkan adayı Mehmet Ali Aydınlar’ın “taraftar istediği için adayım” şeklindeki açıklamalarının hiç de gerçeği yansıtmadığını gördük.  MAA ve ekibi, kongreye katılım son derece yüksek olmasına, çok kapsamlı bir seçim propagandasına rağmen her sandıkta beklediklerinin aksine hezimete uğramaktan kurtulamadılar. Bence burada Aziz Yıldırım’ın “kulübü 1990’lere döndürecekler “ vurgusu oldukça önemliydi. Geçmişte önemli hizmetleri olsa da, eski gurupçular Kazım Bayülken, Aziz Yılmaz eski başkan Ali Şen, yöneticiler, Şadan Kalkavan, Selim Soydan, Aziz Yıldırım ile birlikte çalışmış, Saadettin Saran vb. gibi isimlerin kongre üyeleri üzerinde çok da etkisinin kalmadığı açıkça görüldü.

Diğer taraftan, Aziz Yıldırım ve YK’nın aldığı oy oranının çok da büyük başarı olduğunu düşünmüyorum. Aziz başkan, karşısındaki adayın malum durumuna rağmen aleyhine çıkan 2383 oyu iyi sorgulamalı diye düşünüyorum. Bu kongrede başkanın karşısında daha güçlü ve yıpranmamış bir aday olmuş olsaydı -ki beklentim o yöndeydi-Aziz Yıldırım bu kadar rahat olamayabilirdi. 

Son olarak; Temmuz 2011'de hiç ortalarda olmayan, hiç bir desteğini göremediğimiz hatta bizi peşinen "şikeci" ilan eden bazı popüler köşe yazarları ve siyasetçiler siyasi duruşları gereği Fenerbahçe'den nemalanma peşindeler. Fenerbahçemizden uzak dursunlar. Biz bize yeteriz!! 

Şimdi her şeyi bir kenara bırakıp tüm camia olarak bütünleşip hafta sonundaki derbiye odaklanmalıyız.



Saygılar, sevgiler...