Kadıköy’deki
G.Antepspor maçı Fenerbahçe’nin kongreden önceki son 3 puan mücadelesiydi. Maça
müthiş bir baskı ve pozisyonlarla başladık. Takım kağıt üzerinde ve medyadaki
dizilişlerde Sow ve Kuyt kanatlarda 4-3-3 vb. versiyonlarda dizilse de kullanılan
alan dikkate alındığında bu ikili Emenike’ye çok yakın oynadılar. Kanatlardaki
Topuz-Caner ise neredeyse açık gibiydiler. Bülent Uygun’un takımını ilk yarıda
şoke eden, gerektiğinde sağ ve sol bek gibi kanatlara açılan ve maç boyu mükemmel
oynayan Egemen-Bekir ikilisinin hemen önlerindeki Topal ile birlikte Emenike
ile olan mesafeyi daraltarak öne doğru yaptıkları kusursuz baskıydı. Alper de
enerjisi ve deliciliği ile ön bölgede oldukça etkili oldu ve sezonun en iyi
topunu oynadı. 2.devre oyuna girerek Oğuz Çetin’den esintiler sunan Salih ile
birlikte transfer planlamasını bu sezon 6+0+4, bir dahaki sezon için de 5+0+3’e
göre yapan Fenerbahçe, oyun başladıktan sonra kural değiştirmeye çalışanlara
gıpta ettirmiştir. Aziz Yıldırım’ın geçmişteki sınırsız yabancı teklifine “Türk
futbolunun bitişi olur” diye karşı çıkanlar (o günün TFF 2.başkanı, bugünün CEO’su
zat başta olmak üzere) teklifimize bugün sarılarak sınırsız yabancı, AB
vatandaşlığı gibi mızıkçılık yolları aramaktalar. Mert, Alper, Salih, Caner
gibi genç ama üst düzey yerli isimlerimizi izlediklerinde ağlamakta haksız da
değiller!
Maça
dönersek; Attığımız 2. gol bu yılki oyun felsefemizin özeti gibi. Hücum ederken
rakipten dönen toplar, sırasıyla Topuz, Kuyt ve Topal tarafından kazanılıyor.
Seri paslaşmalar ve son pozisyonda ceza alanı içinde sol bek Caner dahil 6
Fenerbahçeli oyuncunun oluşu. Bu şartlarda gol kaçınılmaz oluyor ve taraftarı
da coşturuyor. Golle sonuçlanmamasına rağmen 44. dakikada yapılan baskının tüm
taraftarlarca coşkulu bir biçimde ayakta alkışlanması goller kadar görülmeye değerdi. Ersun Yanal’ı, puan tablosuna ve
oynanan oyuna bakarak tebrik etmemek büyük haksızlık olur. Kadro içinde öyle
güzel oynamalar ve müdahaleler yapıyor ki takımdaki ağırlığını giderek
hissettiriyor. Webo’nun istikrarını ve çalışkanlığını kullanarak, önce takıma
geç dönen, fizik olarak takımın gerisindeki Sow’u bir süre kenarda tutup kendine
getirdi. Sonra da, ben en iyiyim zaten havasındaki Emenike’yi. Hoca, Gökhan’ın
sakatlığında oraya Bekir’i değil, daha önceki yıllarda sağ önde görmeye
alıştığımız Mehmet Topuz’u monte etti ve onda ısrar etti. Topuz da şu an için bu yılki Gökhan’dan
hem savunmada hem hücumda çok daha verimli. Ersun Hoca, maç sonundaki Salih
açıklamasıyla da Salih’e ne kadar değer verdiğini ve Salih’i her geçen gün daha
fazla kullanacağının sinyali veriyordu. Sezon başında bilinçli olarak yazılan “orta
saha bolluğundan dolayı Ersun hoca Salih’i istemiyor, Salih kiraya veriliyor”
haberleri de taca çıkmış oluyordu. Hoca, Trabzon maçında Alper-Holmen ikilisinden
birisinin fazla olduğunu görerek geçen haftanın kötüsü Baroni’ye, Emre’nin
hazır olmayışı ve Raul’un yokluğunda, orta sahada top dağıtma görevini verdi ve
onu kazanmaya çalıştı. Baroni de bu hafta çok daha fazla koşarak ve yüksek
isabet yüzdesiyle oldukça başarılı oynadı. Bunun yanında sahaya 4 yabancı ile
çıkmamıza rağmen tecrübeli ama ağır Yobo yerine dinamik ve kafasındaki sisteme daha
uygun Bekir tercihinde de haklı olduğunu görüyoruz. Özetle Ersun hoca, elindeki
kaliteli kadrodan sonuna kadar yararlanmaya çalışıyor ve şimdilik işler
yolunda. Taraftar da Ersun hocanın adına tezahüratta bulunarak desteğini gösterdi.
Gaziantepspor,
son iki rakibimiz Trabzon ve Erciyes’ten daha cesur bir diziliş ile sahadaydı. Bir
çok takımın aksine 2 forvet (Cenk-Muhammet)
ile sahadaydılar. Yapmaları gereken belki de Turgut ve forvetlerinden
birini kanat boşluklarına sarkıtmaktı ama başarılı olamadılar. Göbekte oynayan Orhan-Medunjanin
ve önlerindeki Traore Fenerbahçe’nin takım halindeki şok baskısına karşı topa
sahip olamadılar.
İlk
yarıdaki 2-0’dan sonra 2. devre daha ortada bir oyuna döndü. Topuz-Alves
değişikli sonrası sağ beke geçen Bekir 76 dakika rahatsız etmeyen kramponlarını
değiştirdiği sırada yediğimiz gol ve devamında verdiğimiz pozisyon sezonun en
iyi oyununu oynadığımız maçta dahi kısa süreli strese girmemize sebep oldu.
Burada Ersun hocaya bir eleştirimiz olacak takım ne kadar rahat görünse de, iyi
giden oyunda değişikliği savunmada yapmak gereksizdi. Zira, sakatlıktan dönen iki
pozisyonda da Alves henüz çevikliğini kazanamamış gözüktü.
Futbol
maçı ile aynı saatte boğazın karşı yakasında Barcelona ile oynadığımız EL 2. maçını
da kazanmamız hafta sonu için ayrı bir gururdu. Aynı saatte aynı şehirde
oynanan iki müsabakada tribünlerin dolması ise “büyük takım” nasıl olunurun yanıtıydı.
Basketbolda son yıllarda büyük umutlarla kurulan takımlardaki hayal
kırıklıklarından sonra bu sene oynanan tüm resmi karşılaşmaların kazanılması ve
ortaya konan müthiş mücadelenin hakkı futbol seyircimiz tarafından G.Antep
maçında, takımın yaratıcısı efsane koç Obradovic’in ismi haykırılarak teslim
edildi.
9.
hafta sonunda en yakın rakibimizin 5 puan önündeyiz ve takım istim üzerinde. Bu
hafta ise gündem; kongre; Bloğumuza koyduğumuz ankette taraftarın tercihinin
tartışmasız Aziz Yıldırım olduğu gözüküyor. Bunda, muhalefetin kesinlikle doğru
ismi bulamayışı etkili. Zira taraftar, takımını şikeyle suçlayan ismi affedemiyor. Bir başka isim seçeneğinde akıllara gelen ilk ismin en azından
başkanın YK listesinde olması en büyük temennim.
Fenerbahçe için güzelliklerin yaşanacağı bir hafta olması dileklerimle.
Cumhuriyetimizin 90. yılı kutlu olsun.
Saygılar,
sevgiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder