28 Ekim 2013 Pazartesi

Ersun Yanal & Fenerbahçe


Kadıköy’deki G.Antepspor maçı Fenerbahçe’nin kongreden önceki son 3 puan mücadelesiydi. Maça müthiş bir baskı ve pozisyonlarla başladık. Takım kağıt üzerinde ve medyadaki dizilişlerde Sow ve Kuyt kanatlarda 4-3-3 vb. versiyonlarda dizilse de kullanılan alan dikkate alındığında bu ikili Emenike’ye çok yakın oynadılar. Kanatlardaki Topuz-Caner ise neredeyse açık gibiydiler. Bülent Uygun’un takımını ilk yarıda şoke eden, gerektiğinde sağ ve sol bek gibi kanatlara açılan ve maç boyu mükemmel oynayan Egemen-Bekir ikilisinin hemen önlerindeki Topal ile birlikte Emenike ile olan mesafeyi daraltarak öne doğru yaptıkları kusursuz baskıydı. Alper de enerjisi ve deliciliği ile ön bölgede oldukça etkili oldu ve sezonun en iyi topunu oynadı. 2.devre oyuna girerek Oğuz Çetin’den esintiler sunan Salih ile birlikte transfer planlamasını bu sezon 6+0+4, bir dahaki sezon için de 5+0+3’e göre yapan Fenerbahçe, oyun başladıktan sonra kural değiştirmeye çalışanlara gıpta ettirmiştir. Aziz Yıldırım’ın geçmişteki sınırsız yabancı teklifine “Türk futbolunun bitişi olur” diye karşı çıkanlar (o günün TFF 2.başkanı, bugünün CEO’su zat başta olmak üzere) teklifimize bugün sarılarak sınırsız yabancı, AB vatandaşlığı gibi mızıkçılık yolları aramaktalar. Mert, Alper, Salih, Caner gibi genç ama üst düzey yerli isimlerimizi izlediklerinde ağlamakta haksız da değiller!

Maça dönersek; Attığımız 2. gol bu yılki oyun felsefemizin özeti gibi. Hücum ederken rakipten dönen toplar, sırasıyla Topuz, Kuyt ve Topal tarafından kazanılıyor. Seri paslaşmalar ve son pozisyonda ceza alanı içinde sol bek Caner dahil 6 Fenerbahçeli oyuncunun oluşu. Bu şartlarda gol kaçınılmaz oluyor ve taraftarı da coşturuyor. Golle sonuçlanmamasına rağmen 44. dakikada yapılan baskının tüm taraftarlarca coşkulu bir biçimde ayakta alkışlanması goller kadar görülmeye değerdi. Ersun Yanal’ı, puan tablosuna ve oynanan oyuna bakarak tebrik etmemek büyük haksızlık olur. Kadro içinde öyle güzel oynamalar ve müdahaleler yapıyor ki takımdaki ağırlığını giderek hissettiriyor. Webo’nun istikrarını ve çalışkanlığını kullanarak, önce takıma geç dönen, fizik olarak takımın gerisindeki Sow’u bir süre kenarda tutup kendine getirdi. Sonra da, ben en iyiyim zaten havasındaki Emenike’yi. Hoca, Gökhan’ın sakatlığında oraya Bekir’i değil, daha önceki yıllarda sağ önde görmeye alıştığımız Mehmet Topuz’u monte etti ve onda ısrar etti. Topuz da şu an için bu yılki Gökhan’dan hem savunmada hem hücumda çok daha verimli. Ersun Hoca, maç sonundaki Salih açıklamasıyla da Salih’e ne kadar değer verdiğini ve Salih’i her geçen gün daha fazla kullanacağının sinyali veriyordu. Sezon başında bilinçli olarak yazılan “orta saha bolluğundan dolayı Ersun hoca Salih’i istemiyor, Salih kiraya veriliyor” haberleri de taca çıkmış oluyordu. Hoca, Trabzon maçında Alper-Holmen ikilisinden birisinin fazla olduğunu görerek geçen haftanın kötüsü Baroni’ye, Emre’nin hazır olmayışı ve Raul’un yokluğunda, orta sahada top dağıtma görevini verdi ve onu kazanmaya çalıştı. Baroni de bu hafta çok daha fazla koşarak ve yüksek isabet yüzdesiyle oldukça başarılı oynadı. Bunun yanında sahaya 4 yabancı ile çıkmamıza rağmen tecrübeli ama ağır Yobo yerine dinamik ve kafasındaki sisteme daha uygun Bekir tercihinde de haklı olduğunu görüyoruz. Özetle Ersun hoca, elindeki kaliteli kadrodan sonuna kadar yararlanmaya çalışıyor ve şimdilik işler yolunda. Taraftar da Ersun hocanın adına tezahüratta bulunarak desteğini gösterdi.

Gaziantepspor, son iki rakibimiz Trabzon ve Erciyes’ten daha cesur bir diziliş ile sahadaydı. Bir çok takımın aksine 2 forvet (Cenk-Muhammet)  ile sahadaydılar. Yapmaları gereken belki de Turgut ve forvetlerinden birini kanat boşluklarına sarkıtmaktı ama başarılı olamadılar. Göbekte oynayan Orhan-Medunjanin ve önlerindeki Traore Fenerbahçe’nin takım halindeki şok baskısına karşı topa sahip olamadılar.

İlk yarıdaki 2-0’dan sonra 2. devre daha ortada bir oyuna döndü. Topuz-Alves değişikli sonrası sağ beke geçen Bekir 76 dakika rahatsız etmeyen kramponlarını değiştirdiği sırada yediğimiz gol ve devamında verdiğimiz pozisyon sezonun en iyi oyununu oynadığımız maçta dahi kısa süreli strese girmemize sebep oldu. Burada Ersun hocaya bir eleştirimiz olacak takım ne kadar rahat görünse de, iyi giden oyunda değişikliği savunmada yapmak gereksizdi. Zira, sakatlıktan dönen iki pozisyonda da Alves henüz çevikliğini kazanamamış gözüktü.

Futbol maçı ile aynı saatte boğazın karşı yakasında Barcelona ile oynadığımız EL 2. maçını da kazanmamız hafta sonu için ayrı bir gururdu. Aynı saatte aynı şehirde oynanan iki müsabakada tribünlerin dolması ise “büyük takım” nasıl olunurun yanıtıydı. Basketbolda son yıllarda büyük umutlarla kurulan takımlardaki hayal kırıklıklarından sonra bu sene oynanan tüm resmi karşılaşmaların kazanılması ve ortaya konan müthiş mücadelenin hakkı futbol seyircimiz tarafından G.Antep maçında, takımın yaratıcısı efsane koç Obradovic’in ismi haykırılarak teslim edildi.

9. hafta sonunda en yakın rakibimizin 5 puan önündeyiz ve takım istim üzerinde. Bu hafta ise gündem; kongre; Bloğumuza koyduğumuz ankette taraftarın tercihinin tartışmasız Aziz Yıldırım olduğu gözüküyor. Bunda, muhalefetin kesinlikle doğru ismi bulamayışı etkili. Zira taraftar, takımını şikeyle suçlayan ismi affedemiyor. Bir başka isim seçeneğinde akıllara gelen ilk ismin en azından başkanın YK listesinde olması en büyük temennim.

Fenerbahçe için güzelliklerin yaşanacağı bir hafta olması dileklerimle.

Cumhuriyetimizin 90. yılı kutlu olsun.
Saygılar, sevgiler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder