10 Ocak 2014 Cuma

I. Yarı Değerlendirmesi


Fenerbahçe, sezon öncesi 3 hazırlık maçı oynadı. İlk 2 hazırlık maçına aynı 11, 3. maça da sadece 1 değişiklik ile çıkmamız Ersun Hocanın ilk günden sabit bir 11 hedeflediğini gösteriyordu. O kadrodan; Stoch fizik gücü yetersizliğinden dolayı istenilen verimi verememesi sebebiyle kiralandı, Kadlec ana felsefesi hücum olan takımda formasını Caner’e, Bekir ise aynı nedenle Mehmet Topuz’a ve Gökhan’a kaptırdı. Egemen’in arzulu, hırslı futbolu da sakatlıktan döner dönmez Yobo’yu kenarda bıraktı.

Salzburg maçları ağır idmanlar sonrası henüz fiziksel olarak alt seviyedeyken oynanmış olduğundan özellikle Avusturya’daki maçta ve Kadıköy’deki maçın 2. devresinde bizi bir hayli zorladı. Salzburg takımı o dönem basınımız tarafından her ne kadar küçümsenmiş olsa da Fenerbahçe’ye mağlup olduktan sonra AL’de oynadıkları 2 ön eleme ve 6 gurup maçında 22 gol atıp sadece 3 gol yiyerek tüm maçlarını kazanmayı başardılar. Kendi liginde de 11 puan farkla lider durumdalar. Bu eşleşmede, 21 yaşındaki Senegalli Mane ve 23 yaşındaki Sloven Kampl oldukça dikkatimizi çeken oyuncular olmuşlardı.

Kayseri’de oynanan Süper Kupa maçında 58. Dakikada 1 kişi eksik kalmamıza rağmen rakibimize direnç gösterip 1. uzatma devresinde yediğimiz golle mağlup olduk. 6 gün sonra çıktığımız Konya deplasmanında iyi başlayıp, devreyi de Yobo ve Emre’nin golleriyle 2-0 önde kapatmıştık. Fakat teknik ekip dahil kazandık havasına girmemiz bize pahalıya patladı. Maçın 62. Dakiasında yapılan Kuyt-Webo değişikliği sonrasında Webo sağ kanatta Mehmet Topuz’un önünde oynamaya başladı. Neyse ki Webo’nun kanatta kullanıldığı ilk ve son maç oldu. Daha öncesinde Alper’in yerine giren geçen yılın yıldızlarından Salih, aralıksız 2 farklı yaş grubundaki milli takım kampları nedeniyle sezon başını kaçırınca ayakta zor durur vaziyetteydi. Dolayısıyla 65’ten sonra orta sahamız direncini kaybetti ve 75’ten sonra üst üste 3 gol yedik. Ersun Yanal için henüz ilk haftada, “kaçıncı haftada kovulur” bahisleri de açıldı.

Sonrasında eşleştiğimiz Arsenal maçları sanırım bu sezon için hatırlamayı hiç istemediğimiz müsabakalardı. Genel olarak Avrupa Kupalarında yaşadığımız şanssız eşleşmelerden birisini daha yaşadık. Arsenal, yıllar sonra PL’de ligin zirvesinde ve önemli şampiyonluk adaylarından. Sıkıntılı geçen Salzburg eşleşmeleri sonrası henüz hazır olmayan takımımız bu eşleşmede maalesef varlık gösteremedi. O günlerde Ersun Yanal’ın kariyeri sorgulanıyor ve Fenerbahçe yerin dibine sokuluyordu.

Ersun Hoca, Konyaspor karşısında orta sahada forma verdiği ön-liberosuz Alper-Emre-Baroni üçlüsünü bir arada yalnızca bir kez daha (12. haftadaki Antalya deplasmanı) kullandı. Geri kalan 14 maçta mutlaka bir ön-libero kullanmayı tercih etti. Bu, sezon başında Selçuk, daha sonra da Mehmet Topal’ı oldu. Bu iki isim de oynadıkları maçlarda üzerilerine düşen önemli görevleri başarıyla yerine getirdiler. Özellikle Mehmet Topal sezon ilerledikçe takımın öne çıkan isimlerden birisi olmayı başardı.

İki Arsenal maçı arasında Kadıköy’de oynadığımız Eskişehir maçı oyun olarak çok tatmin edici olmasa da ilk yarının en kritik galibiyetlerinden biriydi. Kalecimiz Mert, Necati’nin penaltısı ile birlikte belki de sezonu kurtarmıştı. Zira işler o ana kadar hiç de iç açıcı değildi. Ayrıca bu maçla birlikte Caner ilk defa ve bir daha bırakmamak üzere savunmanın soluna, Egemen-Alves ikilisi birlikte tandeme monte edilmişlerdi. Bir sonraki hafta yine içeride oynadığımız Sivas maçıyla birlikte de takım temposunu bulmaya başladı ve üst üste galibiyetler geldi.

İlerleyen haftalarda, her maç öncesi Fenerbahçe’nin çözüldüğü söylendi. Açık oynayan, önde basmaya çalışan takımların da, sıkı savunma tedbirleri alıp gol yememeye çalışan takımların da planları işlemedi. Trabzonspor bu konuda istisna; çok şanslı bir maç oynadılar, sayısız atağımız golle sonuçlanmayınca, maç boyu savunmayı düşünen rakibimiz en iyi oyunlarımızdan birini çıkarmamıza rağmen 1 puan almayı başardı.

Puan kaybettiğimiz bir diğer hafta ise  sıra dışı bir başka maç olan Beşiktaş karşılaşmasıydı. Beşiktaş, şansının yardımıyla puan almayı başaran Trabzon ve son yılların en mahkum derbi performansını ortaya koyan Galatasaray gibi Kadıköy’e savunmak için değil kazanmak için gelmişti. Takımımız skor 1-1 devam ederken Raul’un atılmasıyla 30.dakikada 10 kişi kaldı. Devre sonunda mağlup duruma da düşülünce sanırım herkes maçtan umudunu kesmiştir. Fakat Fenerbahçe 2.devre 10 kişiyle öyle bir futbol ortaya koydu ki; taraflı tarafsız herkes tarafından o gün şampiyon ilan edildi. Ezeli rakibini neredeyse 45 dakika sahasına hapsetti ve o gün verilmeyen goller, penaltılar bir yana son dakikadaki tartışmasız ve görülmemesi mümkün olmayan elle oynama pozisyonu elit hakemimiz tarafından değerlendirilse devrenin en değerli ve 5. son dakika galibiyeti alınmış olacaktı. Bilic'in maç sonu açıklamasında altını çizdiği "Fenerbahçe'nin fizik-kondisyon üstünlüğü" aslında mevcut puan farkının da özeti gibiydi. 16. haftada kaybettiğimiz Karabük karşılaşması ise birinci devre oynadığımız en kötü maçtı. Maçın 1.devresinde verilmeyen nizami golümüzü ise Fenerbahçelilerden başka hatırlayan olmayacak tabi ki.

Raul'un futboluna hayranlığım ve yaşadığı şansızlıklar sebebiyle bir paragraf da ona ayırmak istedim. Raul Meireles kadromuzdaki, hatta ligimizdeki en değerli 1-2 oyuncudan birisi. Fenerbahçe'ye transfer olmadan önceki sezon Chelsea formasını 48 kez giymiş (38'i ilk 11). Bir önceki sezon Liverpool formasını 44 kez giymiş (41'i ilk 11). Geçen yıl oynadığı 33 maç performansı iyiye yakın olmasına rağmen gördüğü 2 KK öne çıkarılarak farklı bir algı yaratılmaya çalışıldı. Basınımız tarafından sürekli bir başka takıma gönderildi(!). Değerli medyamızın beğenmeyip, kovulmasını beklediği Raul, şu ana kadar 62 kez görev yaptığı Portekiz milli takımının bugün için ilk 11 oyuncusu.  Bu sezon 2.haftadaki Eskişehir maçı ile 11'e girip, sakatlandığı G.Birliği maçına kadar kazanılan üst üste 4 maçın en iyi ve kilit oyuncularından birisiydi. Hatırlayın, Ankara deplasmanında sakatlandığında hepimiz nasıl üzülmüştük. Ertesi hafta Tabzon maçında yokluğu fazlasıyla hissedilmişti. Özetle, Raul'un kıymetini bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Ersun Hoca kaşınmaya çalışılan önce Sow sonra da Emenike krizlerini iyi yönetmişti. Mutlaka Raul'u du kazanacaktır. Zira, 2.devre özellikle derbi deplasmanlarında Raul Meirles'e çok ihtiyacımız olacak.

Anketimize de yansıdığı şekliyle ilk yarının yıldızı açık ara Caner Erkin oldu. Sol bek mevkiinde görev yapan bir oyuncu bu denli öne çıkıyorsa, bunun nedeni gösterdiği olağan üstü performanstır. Ayrıca takım olarak o kadar hücumu düşünüyoruz ki kanat beklerimiz top bizdeyken neredeyse açık gibi görev yapıyorlar. Ankette dikkat çeken bir nokta da; 1 tane dahi oy kullanılmayan tek oyuncunun Gökhan Gönül olması. 1-2 tane çok iyi maçı olmasına rağmen ilk yarının genelinde beklediğimiz Gökhan Gönül performansının çok uzağındaydı. Geçen yıl devre arası Aykut Kocaman transfer ettiğinde birçoğumuzun burun kıvırdığı Webo saha içi performansı ve saha dışındaki duruşuyla ligin ilk yarısının gizli kahramanlarından oldu. 

Forvet hattında Kuyt, Sow, Emenike ve Webo arasında her bakımdan çok dengeli bir paylaşım söz konusu. Her hafta bir başka oyuncu öne çıkabiliyor. Toplam attıkları gol sayısı 31 (Bu sayıyı ilk yarı geçebilen tek takım 32 golle Kasımpaşa). İlk yarının bir başka kahramanı, benim şahsi oyumun da sahibi Egemen Korkmaz. Alves ile birlikte kadromuzun ve sistemin en önemli parçaları. Kadıköy’de bir maç öncesi “en sevmediğiniz oyuncu” anketi yapılsa tartışmasız Baroni açık ara önde çıkar. Umursamaz görünen tavırları taraftarın bu görüşünde oldukça etkili. Fakat Baroni, özellikle devrenin son bölümünde oldukça başaralı bir performans ortaya koymanın yanında saha içi liderliği de üstlenmişti. Bu da takım başarısı adına oldukça mutluluk verici bir durum. 

Bu sezonki başarının önemli sebeplerinden birisi de kuşkusuz yabancı sınırlaması düşünülerek birkaç sezondur devam eden kaliteli yerli oyuncu transfer politikası. Rakiplerimiz yanlış transfer politikaları sonucu oyun başladıktan sonra kural değiştirme derdindeler. Bu konuda söylenebilecek çok şey olsa da lafı fazla uzatmadan; Caner Erkin, Mehmet Topal, Egemen Korkmaz, Salih Uçan, Hasan Ali Kaldırım ve hatta Alper Potuk transferleri için teşekkürler Aykut Hocam.

2,5 yıldır Fenerbahçelilere yaşatılanlar çok ağırdı, yıkmaya çalıştılar ama yapamadılar. Her birimizi daha bağımlı yaptılar. Ve herkesin beynine şunu kazıdık; “Fenerbahçe Yıkılmaz”. Ama yorulduk ve şampiyonluğu çok özledik. 

Tüm Çubuklu Sevdalılarına Selamlar, Sevgiler.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder