17 Mart 2014 Pazartesi

Öz Ağlamazsa...





Rakipler Cuma ve Cumartesi puan kaybedince Kadıköy’deki Erciyes maçı ile puan farkını açma fırsatı yakaladık. Maça beklenildiği gibi Volkan, Bekir-Alves-Gökhan-Caner, Topal-Emre-Alper, Kuyt-Sow-Emenike 11’i ile başladık. Yedek kulübesinde cezası biten Baroni’nin yerine Raul’un olması benim için sürprizdi. Fakat Raul, Alper’in yerine oyuna girdikten sonra takımımızın orta sahada ve dolayısıyla oyuna hakim olması ile hocanın bu kararında haklı olduğunu gördük. Raul Meireles elimizdeki en önemli oyunculardan birisi olmasına rağmen kendisinden çeşitli sebeplerle bir türlü istediğimiz verimi alamadık. Ben halen önümüzdeki maçlarda, dün olduğu gibi takıma çok faydasının olacağı düşüncesindeyim.

Düştü denilen Erciyesspor, son 4 haftada 9 gol atıp, kalesinde sadece 1 gol görüp ve 4 galibiyet alarak Kadıköy’e gelmişti. Maçın ilk 2 dakikasında da nasıl tehlikeli bir rakip olduklarını 2 pozisyon ile gördük. Erciyesspor, Fransız ligi kökenli 4 sert zenci, ara transferde Braga’dan gelen Edinho ve oyuna sonradan giren Bosna-Hersek milli takımının oyuncularından İbricic ile iyi yabancılardan oluşuyor. Bunun yanında Altay kökenli genç kalecileri Gökhan Değirmenci, Yasin Öztekin, Murat Yıldırım gibi Türk oyuncularıyla hiç de düşecek takım görüntüsünde değil. Kuyt’un attığı gole kadar da hiç geri adım atmayarak Kadıköy’de GS ve Trabzon gibi takımlardan çok daha pozitif futbol oynadılar. 33. dakikadaki golden sonra ise oyundan düştüler ve kontrol tamamen Fenerbahçe’ye geçti. 

Fenerbahçe, Alper’in kanattaki iyi performansı neticesinde hücumda bir opsiyon daha kazandı. Böylece ceza alanı çevresinde daha kalabalık olabiliyoruz. Oyunun içerisinde Alper sol kanada geçince kanatlarda değişmeli oynayan Sow veya Kuyt ikilisinden biri ortaya geliyor. Nitekim ilk golümüz, Alper sol, Sow sağ önde Kuyt da ortada Emenike’nin hemen arkasında ortada oynarken geldi. 

62.dakikada yenilen penaltı golüne takım olarak öyle çabuk tepki verdik ki ve Caner’in bu sezonki 10. asistinde Emenike’nin golü ile puan farkını 2.devre başındaki duruma getirmiş olduk. Bu dakikadan sonra ise çok sayıda gol pozisyonundan yararlanamadık. Bu pozisyonların birçoğunda başrolde Sow vardı. 2. kaçırdığı pozisyondan sonra gözyaşlarını tutamadı Musa. Birçok kişi de bu durumu eleştirdi. “Demek ki, çalışmıyor…ağlaması gereksizdi…” gibi yorumlar yapıldı. Ben bu durumu sevdiğim bir lafla kısaca tarif edip yorum yapmak istemiyorum; “öz ağlamazsa göz ağlamazmış”.

Cezalandırmak için değil, oyundan düştüğünü gördüğü için de Ersun hoca tarafından oyundan alındı. Zira devamında hoca soyunma odasına giden tünelin girişine kadar oyuncusuna eşlik edip kendisini teselli etmeye çalıştı. Musa, bu takımın en önemli parçalarından birisi.

Diğer yanda Emenike, kritik gollere imza atsa da takımdan kopuk bir görüntü sergiliyor. Birinci yarıda bir pozisyonda kaleye öyle odakladı ki bom boş pozisyondaki Kuyt’ı göremedi. Sanırım devre arası gerekli uyarıları oldukça sert aldı ki, 2. yarıda topu her aldığında boştaki arkadaşlarını aradı.

Dün akşam takımın en iyilerinden biri 2.devrenin başında bir yazımızda eleştirdiğimiz Volkan Demirel’di. Öyle 2 kurtarış yaptı ki; geçen haftaki gol sevincini hazmedemeyenlerin yerinde olmak istemezdim. Mehmet Topal ve Caner takımın diğer öne çıkan isimlerdi. Kuyt tam bir takım oyuncusu ve her hafta aynı çizgisinde. 


Maçın hakemi Çağatay Şahan, Emre'ye atılan kasıtlı tekmeyi görmemesine, penaltı pozisyonunu bence yanlış yorumlamasına rağmen başarılı sayılabilecek bir performans sergiledi. En azından bu sezon izlediğim aklından çeşitli hinlikler geçirmeyen birkaç hakemden birisiydi. (Bizim için bu bile "başarılı" kategorisinde)

Konyaspor maçından sonraki yazımda Sivas ve Eskişehir deplasmanlarından alınacak 2 puanın iyi olacağını yazmıştım. Yine aynı düşüncedeyim, puan farkı göz önüne alındığında bu hafta da dahil deplasmanlardan alınacak 1 puan kötü olmaz.

Her puan kaybından sonra benzer açıklamalar yapan karşı taraftan bir kulübümüz TFF tarafından engellenmeye(!) çalışılan şampiyonluktan ziyade çekişmeli geçecek 2.lik yarışına konsantre olmalılar. Karşı tarafın diğer kulübünün futbol direktörünün açıklamasını da o kulüpte yeni olmasına bağlıyorum. Zira söz konusu kulüp, göğsünde taşıdığı 2. yıldızı "kapı-kapı dolaşıp yalvararak", hak etmeden taktığında, kendisinin o camia ile herhangi bir bağı yoktu. Tabi bir de ileride pişman olunacak büyük laflar etmemek gerekir.


Hababam sınıfının Kadıköy’de olması dün akşamın güzelliklerinden birisiydi. Oyuncularımız da ilk goldeki sevinçleri ile onlara hoş bir mesaj yolladılar. Açık söyleyeyim, TV’de her serisini halen her defasında izlediğimiz “hababam sınıfı”  başka takımlı olsaydı kıskançlığımdan çatlardım.

Saygılar, sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder