5 Şubat 2013 Salı

MOURINHO Bizi Şampiyon Yap!





Futbolun basit bir oyun olduğunu düşünüyorum. Anlaması da, oynaması da basit. 2 taş 1 top ve bir kaç oyuncu. 
Bu basit oyunda 1 milyon değerindeki bir takımın 300 milyon değerindeki bir takımı yenmesi gayet doğaldır. Kadro olarak çok zayıf olanın kağıt üstünde güçlü rakibini yenmesi durumuna daha zor oyun olan basketbolda karşılaşmazsınız. Takım içi uyumu yakalayıp basit bazı kuralları yerine getirirseniz başarılı olursunuz. Bu başarıda hoca etkisinin teknik olarak çok sınırlı olduğu fikrindeyim. Buradan yola çıkarak bir kaç hoca örneğine değinmek istiyorum;
 

PSV ile şampiyon kulüpleri kazanan Hiddink 1990'ların başında Türkiye'nin en iyi kadrosuna sahip Fenerbahçe'de 1 devre kalabilmişti. Fenerbahçe'ye CL'de çeyrek final oynatan Zico buradan sonra gittiği hiç bir takımda başarılı olamadı. Bugün ülkemizde ismi hep gündemde olan, Ukrayna'da önemli başarılara imza atan bir çoklarına göre en iyi teknik direktör Mircae Lucescu'nun yıllarca görev yaptığı İtalya'daki en önemli başarısı Brescia ile kazandığı Serie B şampiyonluğu ve Kasım'da hocası kovulan Inter'de görev yapabildiği 4 ay! Öte yandan, Chelsea dünyanın en pahalı hocasıyla elde edemediği CL şampiyonluğunu teknik direktörlük deneyimi sınırlı yardımcı hoca olarak görev yapan eski futbolcusu Roberto DiMatteo ile kazandı. Süper ligde geçen yıl Samsun'u küme düşüren Petkovic bu yıl Lazio ile zirve mücadelesinde. Arttırılabilecek bu örneklerden yola çıkarak başarının oyuncu gurubu, teknik ekip ve yönetim arası kan bağının tutması olduğu çok açık. Takıma şu hoca gelirse "tartışmasız" başarılı olur diyebileceğimiz bir teknik direktör var mı? Mesela, İspanya'yı dünya şampiyonu yapan Del Bosque, Avrupa şampiyonu yapan Aragones, Barça ile kupa koleksiyonu yapan Rijkaard...hangisini takımınızın başına getirirdiniz? 1 numara olarak gösterilen Mourinho'yu getirseniz dahi şampiyon oluruz, Avrupa'da başarıyı yakalarız diyebiliyor muyuz? 
Maçtan önce Kadıköy'deki maç sohbetlerinde oldukça iyimser bir hava vardı. Herkesin bir 11'i vardı. Ortak tek nokta çift forvetti! Ama Aykut hocanın 11'ini birebir tahmin etmek hiç de zor değildi. Maç, bir derbi maçı havasında başladı, taraftar oldukça iyiydi, takım da hiç olmadığı kadar istekli ve önde başladı. Ama yine ilk atakta golü yedik. Maçla ilgili olarak teknik bir tek eleştirim olacak; 28 kişilik kadromuzda rakip kaleye en yakın oynayacak oyuncumuz tüm hedef maçlarda Sow olmalı. Ama bundan sonra da Sow'u sık sık kanatta göreceğimizi biliyorum. 
Maçın sonunda yenilen mağlubiyet golüyle zaten birlik olma konusunda sıkıntı yaşayan tribünler yönetime, özellikle oyunculara ve hocaya tepki gösterdiler. Orada bizzat gördüm ki; taraftarlar arası fikir ayrılığı (bu başka bir yazının konusu olabilir) çok keskin ve tepki giderek artıyor. Tepkilerin bence en gereksizi maraton üstten yükselen ALEX tezahüratıydı. Yakın dönem Fenerbahçesinin tartışmasız en iyi oyuncusunun malum gurup tarafından bu şekilde kullanılması eminim benim gibi bir çok çubuklu sevdasını büyük kaptandan soğutmak üzere. 
Aykut Kocaman, göreve geldiğinden bu yana içimizden biri, Fenerbahçe efsanesi  olduğu için hep arkasında durduk. Bir çok Fenerbahçe taraftarı O'nu gelecek için KOCAMAN umut olarak gördü! Her kararı için "Aykut hoca yaptıysa vardır bir bildiği" dedik. Yakın tarihin en önemli oyuncusu ALEX ile yaşadığı polemikte düşünmeden Aykut hocanın yanında olduk! Çünkü O, Fenerbahçe kulübesine yakışan, kişiliğiyle model bir spor adamı ve taraftarın gözünde içimizden çıkan Rıdvan Dilmen ve Oğuz Çetin'den sonraki son adamdı! Ben de bu basit oyunun yaşayarak öğrenileceği, geliştirilebileceği düşüncesindeydim. Ama hoca bir çok etmen sonucu oldukça yıprandı. Bunda kendisinin taviz vermez ve inatçı kişiliği yanında basının anlamsız "Aykut Kocaman" takıntısı etkili oldu. Bu saatten sonra şöyle yapsaydı demek anlamsız. Ve gelinen nokta oldukça üzücü!! Bu durumdan çok sevdiğim Aykut Kocaman da, Fenerbahçe de zarar görecek gibi ve en geç sene sonu ayrılık kaçınılmaz gibi! Dolayısıyla pazar günü kaybedilen 3 puandan hatta şampiyonluktan fazlasıydı. Bu sene için artık tek hedef AL olmalı.






Hep şunu söylemiştik; kulübemizde Fatih Terim gibi bir kişilik olacağına Kocaman bir adam olsun başarı olmasa da olur! Tecrübe kazaandıkça, hatalarından ders alır diye düşündük ama olmadı ve bu durum cidden üzücü. O zaman geri dönmesini istediğim hocamız için şimdi diyorum ki; keşke dönmeseymiş. Başarısız da olsa O, bu kadar üzülmeyi, yıllarca hizmet ettiği takımın taraftarları tarafından hakaret edilmeyi hak etmedi! 

Maalesef başarısızlığa sabrımız bir sezon bile değilmiş!! 

Demek ki başarı olmadan, kupa olmadan olmuyormuş! 



Sevgilerimle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder