Milli maç arasından sonra Trabzon deplasmanından alınan 1
puan ilk bakışta kötü gözükmese de mevcut şartlar göz önüne alındığında benim için 2 kayıp
puan. Trabzon takımı hocası ve 11 oyuncu
ile tamamen yeni bir takım. Bunun yanında Fenerbahçe’de Diego hariç her şey
aynı denilebilir.
Fenerbahçe 90 dakika boyunca oyunun tek hâkimiydi fakat bu
üstünlüğünü üretkenliğe dönüştüremedi. Buna,
Trabzon’un 8 oyuncuyla savunma yapmasından ziyade önde oynayan oyuncularımızın
hareketsizliği sebep oldu. Bugün okuduğum bazı yazarlar, Trabzon’un akıllıca, oyunu kilitlediğini ve 1
puanı hak ettiğini yazmışlar. 90 öncesi Anadolu takımlarının futbollarını
özlemiş olmalılar! Fakat ne ilginçtir ki; aynı yazarlarımız “total futbolun” da
en hararetli hayranıdırlar. Özetle; skorun 0-0’da kalma sebebi, Trabzon ve gergin
hocasının başarısı değil, Fenerbahçe’nin etkin olmayan oyunudur. Bu arada, Vahid
Halilhodzic geçmişte de Trabzon’da görev almış olmasına rağmen bu sene spor basınımızın
kendisine gösterdiği özel ilgiyi, yapılan övgüleri anlayabilmiş değilim.
Özellikle 5.dakikadan su molasına kadar geçen süre oldukça
ilginçti. Ev sahibi takım 11 kişi ile kendi sahasında değil ceza alanı içerisinde
veya civarındaydı. Hakemin verdiği su molası (çok gerekli miydi emin değilim) bana,
basketbolda üst üste basketler yiyen takımın hocasının aldığı teknik molayı hatırlattı.
Fenerbahçe’nin hızlı taç atışını bile engelleyerek, yardımcı hakeme olan tavırlarıyla
nasıl bir ruh halinde olduğunu belli eden Halilhodzic su molasını, elinde taktik tahtası
olmasa da basketbol koçu edasıyla geçirdi. Bu moladan sonra oyun üstünlüğümüz
azalsa da top kontrolü hep bizdeydi fakat devre arasına pozisyonsuz girildi.
Arada en az 1 değişiklik gerekiyordu diye düşünüyorum. Şöyle ki;
Sow ve Emenike’den her ikisi de hareketsiz oynayınca birinin fazla olduğu
açıkça görünüyordu. İsmail Hocanın kadroda yaptığı tek önemli değişiklik Emenike’yi
sağ kanatta Sow’u en önde kullanmasıydı. Fakat müsabaka Trabzon’nun oyun anlayışından
dolayı sanki 14’er kişi oynuyormuş gibi geçtiği için bu durum herhangi bir
farklılık getirmedi. Her iki isim de istenilen form düzeyinde olmadıkları ve santrafor
özellikleri de taşımadıkları için, ilk devre oynanan oyun görüldükten sonra bir
tanesi Webo ile değişmeliydi. Sanırım İsmail Hoca’nın bunda sonra da yaşayacağı en büyük sorun tam olarak bu! Eminim ki iki isimden birini değiştirmeyi O da düşünmüştür
fakat bir de oyuncu kriziyle uğraşmayı göze alamamış olabilir. Hatırlarsanız Sow
ve Emenike geçen sezona da benzer şekilde başlamış ama ilk haftaları kulübede
geçirmişlerdi (Geçen sezon Sow Konya
deplasmanından sonra Eskişehir maçında 7 dakika oynamış, sonraki 2 hafta kadroda
yer almamıştı. Emenike ise 6, 7, 8, 11 ve 12. haftalarında oyuna 2.yarılarda girebilmişti)
Sezonun devamında ise bu iki isim 11’in değişmezleri olmuşlar ve şampiyonluğa
büyük katkı sağlamışlardı.
Durağan oyunda dikine oynayabilecek Alper ve kalabalık
Trabzon savunması arasında etkili olabilecek Webo oyuna oldukça geç girdiler. Gökhan
ve Caner’in etkisiz oyunları ile kanatlardan etkili olamadık, kapalı savunmayı
aşmanın diğer yolu olan uzaktan şutu ise çok az denedik. Denediğimiz anlar da
zaten gole en fazla yaklaştığımız anlar oldu.
Takımımızda görevini yerine getiren oyuncular Emre ve Alves'ti.
Emre dün akşam iyi futbolunun yanında sakin kalmayı da başardı. Alves kendi görevini
yaptığı gibi Bekir’in de eksiklerini kapatmaya çalıştı. Zira Bekir fazlasını
yapmak isterken, gereksiz hatalar yapıyor. Topal, 2 başarılı denemesiyle belki
de galibiyeti getiren golü yapabilirdi fakat dönen topları toplama ve kesicilik bakımından
eski günlerinin gerisindeydi. Gökhan Gönül aynı formsuz görüntüsüne devam etti. Hücumda
etkin olamadığı gibi, karşısında oynayan Waris de maçın en göze batan oyuncusu
oldu. Bu mevkide geçtiğimiz sezon olduğu gibi M.Topuz da düşünülmeli.
Kadroyu gerektiği zamanda etkin bir biçimde kullanabilirsek
hedefe her takımdan çok daha yakın olduğumuzu düşünüyorum. Fakat çok üstün
olduğumuz GS maçından sonra benzer bir üstünlük kurduğumuz Trabzon’a karşı da gol
bulamamamız mutlaka teknik ekibin üzerinde çalıştığı bir konudur.
Bu beraberliğe ben dahil bir çok Fenerbahçeli üzüldü evet ama duruma bir de karşı taraftan bakalım; 3 Temmuz sonrasında "düşman"ına karşı oynadığın 10. karşılaşmada galibiyet sayın 0
(SIFIR). Son 6 maçta yaşadığın gol sevinci sayın yine 0 (SIFIR)! Sinir bozucu olmalı.
Sevgiler, saygılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder