Çok önemli sıkıntılar yaşadığımız yaz döneminin ardından sezona
Süper Kupa ve 3 puanla başlamak oldukça keyifli. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki;
Fenerbahçe, Aykut Hoca’nın göreve geldiğinden beri altını çizdiği “sistem
takımı” olabilmeyi başarmış durumda. Biz dahil herkes Ersun Yanal-Aykut Kocaman-İsmail
Kartal kıyaslamaları yapsa da, özü büyük oranda değişmeyen bir oyun sistemimizin
olduğu herkesin kabulü. Bunun için öncelikle oyun felsefemizin temellerini atan Aykut
Hoca’ya sonra da bu sistemin üzerine artılar ekleyen Ersun Hoca’ya teşekkür
etmeliyiz.
Bizim ve spor yazarlarının bu üç hocayı kıyaslarken
yapılan; oturmuş sistem üzerinde yapılan küçük rötuşların mukayesesi. Şu anda takımın
eksikleri yok mu, tabi ki var. Maç öncesinde takımın nasıl hücum edeceği, B
planın ne olacağı, nasıl savunma yapacağı, 11’miz büyük oranda belli. Diego’nun
takıma girmesiyle düzenin dışına çıkılacağı fikrine ise katılmıyorum. Zira, Diego bilinen 10 numara anlayışından ziyade savunmaya da
katkı verecek koşuları olan, dinamik bir oyuncu. Dolayısıyla öndeki üçlünün arkasında
oynayan orta saha üçlüsünün bir parçası olacaktır.
Henüz sezon başı ve bireysel formsuzluklar olmasına rağmen Avrupa
mesaisi nedeniyle sezonu erken açması sebebiyle ligin en hazır ve oturmuş takımlarından Karabük’e 20 dakikada nefes aldırmadık. Daha sonrasında ise bloklar
arası mesafeler açılmaya başladı ve durduk. Maçın ilk yarısında geçen yıla göre
yapamadığımız ya da eksik yaptığımız şey, Sow ve Kuyt’un Emenike’nin yanına ceza
alanına çok fazla giremeyişiydi. Bu tespiti GS maçı yazımızda da yapmıştık. 2.yarıda, ilerideki üçlüyü değişmeli olarak ceza
sahasına daha fazla sokmaya başlayınca, daha üretken olduk ve rakibi hataya
zorladık. İsmail Hoca'nın oyuncu değişiklikleri yaratıcı ve oldukça yerindeydi. Webo'yu 74.dakikada kenarda görünce takımın en iyilerinden "Raul'un çıkması hata olur, Kuyt çıkmamalı" diye düşünürken, hocanın radikal, Topal'ı savunmaya Kadlec'i kenara alma kararı sanırım çoğumuzun aklına gelmemiştir. Sene başında İsmail Kartal kararını eleştirmiş olsak da burada hakkını vermek gerekiyor.
Form tuttukları zaman bir arada oynamaları rakipler için
sorun olan Sow ve Emenike’den birisi şu anki form durumlarıyla fazla gibi
görünüyor. Santrafor vasıfları bu ikiliden daha iyi olan Webo’nun rakip
stoperler arasında daha etkili olacağı düşüncesindeyim. İki maçta
gördüğümüz kadarıyla İsmail Hoca’nın rakip savunmayı açmada öncelikli silahının
ters toplarla kanatlara inip, oradan gelecek ortalarla gol arama düşüncesi de bu
fikrimizi güçlendiriyor.
Fenerbahçe’nin oturmuş oyun düzenini avantaja çevirebilmesi için
transfer planlamasını iyi yapması gerekiyordu ki bu konuda yönetimin yanlış
yaptığı fikrindeyim. Dün yediğimiz iki gol de bireysel hatalardan geldi. Bu
durumu, Kadlec ve Mert’in maç eksiklerine bağlayalım, peki Bekir ve kimsenin eleştirmeye
cesaret edemediği Gökhan Gönül?! Kanat beklerinin çok önemli
olduğu oyun planımız düşünüldüğünde en zayıf halka dün için geçen yılın büyük bölümünde olduğu gibi yine Gökhan Gönül’dü. Bunu yazın
yaşanan olaylardan tamamen bağımsız yazdığımı, geçen yılki yazılarımızı
okuyanlar bilecektir. Bir çok yazımızda oynadığı maçlarda Mehmet Topuz’un o
bölgede daha yararlı olduğunu, Gökhan’ın o dönem yaşadığı sakatlığın takım
lehine olabileceğini dahi yazmıştık. Topuz, o bölgenin adamı diye güven
vermiyor ise, transfer kaçınılmazdı. Egemen ve Alves’in
sakatlıklarından sonra (sakatlanmamış olsalar da gerekli) ise yerli bir stoper
transferinin düşünülmemesi ise vurdumduymaz bir tavır. Sağ bek ve
stoper mevkilerine yapılacak birer transfer formayı garanti gören oyuncuların
da performanslarına muhakkak katkı sağlardı. Bu seneki olası şampiyonluğumuzda seneye
direk katılacağımız CL düşünüldüğünde, bu seneden hazırlanmış bir kadro
derinliği yaratma fırsatımızı bu transfer sezonunda kullanamadık. Diğer
takımlardan oyun sistemimiz olarak çok önde olmamıza rağmen, gerekli bölgelere gerekli
transferleri yapmayarak umarım bu avantajımızı kaybetmeyiz ve en azından devre arasını
bu anlamda iyi değerlendiririz.
Maçlarımızı yeni yüzlerin yönetmesi her zaman tercihimdir. M.
İlker Coşkun, dünkü performansıyla bende
iyi bir hakem izlenimi oluşturmadı. Kuyt’un Erkan tarafından sakatlanmaya teşebbüs
edildiği pozisyonu süzememiş olabilir ama Diego’ya ceza alanı içersinde hiç de zor olmayan pozisyonda arkadan atılan tekmenin
bahanesi olamaz. Bunun yanında, 90 dakikaya eklenen süreye ilişkin genel bir eleştirim olacak.
Hakemlerimiz otomatiğe bağlamışlar ve 4 veya 5 dakika uzatma gösteriyorlar. Sakatlandığı
pozisyon toplamında sadece Karabük kalecisinin tedavisi 6-7 dakika sürdü. Böyle
bir sakatlık olmasa idi eklenecek muhtemel süre 4 dakika olacaktı. Dün golümüz
erken gelmemiş olsa muhtemelen bugün bu duruma isyan ediyor olacaktık. Biz
galipken yazalım da!
Spor basınımız, bilinçli olarak masumlaştırılan Melo’nun
Bursa maçındaki hal hareketlerini nasıl yorumladı, ya da Öz-kayha gibi, bu defa
da malum futbolcuyu Volkan Şen’in mi tahrik ettiğini düşündüler? Olayı başlat,
tartışmanın içinde ol, sarı kartı yalnızca o iğrenç harekete maruz kalan Volkan görsün!
Ne güzel dünya! Sahi, bu malum oyuncu, Juventus’tan İtalyan spor basınının
Brezilya halk dansları konusundaki cehaletinden mi aforoz edilmişti?
Kritik gollerin adamı Cristian Baroni ve 2010-11
şampiyonluğunun temel taşlarından Joseph Yobo’ya emekleri için teşekkürler! Çubuklu formaya hizmet eden her oyuncu özeldir.
Sevgiler, saygılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder