19 Nisan 2011 Salı

Dany, Hürriyet & Samuel Kuffour

Maç Önü:

Hafta içinden biletler alındı, sabah 6:40 treniyle yola çıkıldı. Ankara Gar’da sabah 6.30 civarında “büyük kulüp olmak nedir” sorusunun yanıtı görülebilirdi. Maçtan 12 saat önce, yaklaşık 500 km. uzakta, çubuklu formalı sayısı, büyük olduğunu iddia eden bir takımın bir zamanlar, bazı maçlarda Olimpiyat Stadına topladığı taraftar sayısı kadardı neredeyse…Aynı duygular eminim ki Türkiye’nin bir çok yerinde yaşanmıştır.

Maçtan önce, ligde iddiası olmayan ve hafta içersinde kupa maçına çıkacak Gaziantepspor’a karşı çok rahat bir galibiyet alacağımız düşüncesindeydim. Rakibimizin hafta içersinde yapacağı kupa maçı dolayısıyla bu maçta riske girmek istemeyeceğini hatta rotasyona dahi gidebileceğini düşünüyordum. Ama bunları düşünürken teknik direktörlerinin Tolunay Kafkas olduğu gerçeğini atlamışım.

Kadro:

Volkan Demirel (6): Genelde rahat bir maç çıkardı. Kaleyi bulan 2 şutta da başarılıydı.
Diego Lugano (7): Mücadelesiyle takıma önemli katkı sağlıyor. Yan toplardaki başarısı, rakiplerini kural dışı önlemlere almaya sevk ediyor.
Joseph Yobo (7): Lugano ile birlikte iyi bir ikili oluşturuyorlar. İlk müdahalelerde genelde başarılıydı.
Gökhan Gönül (7): Savunmadan çıkarken yaptığı bir top kaybı pahalıya mal olabilirdi. Fakat maçın devamında oldukça başarılıydı. Maçın golünün de yaratıcılarından birisiydi.
Andre Santos (7): 65’ten sonra oyundan düştü ve arkasında boşluklar oluşmaya başladı. Ama son dakikada iyi konsantre olmasıyla belki de şampiyonluk golünü attı ve maçın kahramanı oldu.
Christian Baroni (6): Oyunun savunma yönünde başarılı ve orta sahada iyi bir alternatif olduğunu gösterdi. Fakat genellikle risk almadan oynuyor.
Emre Belezoğlu (6): Bu maçta hücuma destek verme konusunda çok başarılı olduğu söylenemez. 65’ten sonra oyundan düştü ve defansif görevlerini aksatmaya başladı.
Mehmet Topuz (6): Koşuyor, savaşıyor, takım için her şeyini ortaya koyuyor fakat skora katkı sağlama konusunda çok zayıf. Ama oynadığı bölge itibarıyla hücumda alternatif olabilmeli.
Caner Erkin (6): Geçen haftaya oranla zayıf kaldı.  Özellikle maçın başında oldukça stresliydi.
Alex de Souza (7): Takımın en iyilerinden biri olsa da geçmiş maçlarındaki görüntüsünden biraz uzaktı bunda Gaziantep’in sert oyun anlayışı ve hakemin ilginç kararları etkiliydi.
Mamadou Niang: İstekli başladığı maçta rakibin sert oyunu sonucunda sakatlanarak oyundan alındı. Penaltı yapılan bir pozisyonda ise sarı kart görerek cezalı duruma düştü.
Semih Şentürk: İki tane çok önemli pozisyonda net fırsatları kaçırdı. Attığı gol ise geçersiz sayıldı. Çok iyi bir maç geçirdiği söylenemez.
Issiar Dia: Sağ kulvara hareketlilik getirdi. Çok iyi toplar taşıdı.
Miroslav Stoch: Cesaretle topu isteyip, sorumluluk alarak çektiği şut belki de sezonun belirleyicisi olabilir.

Maç:

Bundan önceki maç yazılarımızda maç analizi kısmında hakemden bahsetmez, gerekiyorsa ayrı bir başlık açardık. Fakat bu maçta hakemi katmadan analiz yapabilmek pek mümkün değil çünkü Göçek oyunun başrolü olmaya 20.saniyede karar vermişti. Daha 1. dakika dolmadan Alex’e ceza alanı içersinde yapılan net müdahale sonucu verilmeyen penaltı, oyuncuları ve tribünleri oldukça etkiledi. Kadıköy’deki bütün maçlara müthiş bir hırs ve baskıyla başlayan takımımızda geçmiş maçlara nazaran bir durgunluk görülüyordu. Hürriyet’in Alex’i yıldırmaya çalışarak yaptığı kasıtlı müdahaleler hakem tarafından görmezden gelindi. 20.dakika civarında bu kez Niang’a yapılan çok net penaltı sonucunda Niang’ın cezalı duruma düşmesi ise oldukça manidardı. Bu dakikadan sonra maç sinir harbine döndü. Arada kalan bütün kararlar deplasman takımı lehine çalındı. Niang 34.dakikada bir başka sert müdahele sonucu sakatlanıp yerini Semih’e bıraktı. Semih’in, girer girmez kaçırdığı pozisyon inanılmazdı. İlk yarıdaki beğenmediğimiz oyuna rağmen 3 net pozisyon ve verilmeyen 2 penaltı vardı. 2. devre, 65’e kadarki müthiş baskı yine gol getirmedi. Oyundan düşüyoruz dediğiz anda Baroni-Dia değişikliği sağ tarafı ve Fenerbahçe hücumlarını canlandırdı. Bu arada bu değişikliğe Aykut Kocaman ve seyirci aynı anda karar verdiler! Bu arada Aykut Hoca hemen hemen her hafta sol kulvarda farklı isimlere görev vererek bir tek o bölgede sıkıntısı olduğunu gösteriyordu. Fakat golün de sol açık (Stoch), sol bek (Santos) organizasyonuyla gelmesi de ilginçti.

Hüseyin Göçek ve Orhun Aktaş ismli yardımcının akıl almaz hataları bu devrede de devam etti. Hemen önümüzdeki yardımcı hakem, öyle yanlış duruş hataları yaptı ki süper ligde bayrak salladığına inanamadık. Sanırım çok dalgındı çünkü sürekli son adamı takip etme konusunda hatalıydı. Sürekli tereddüt halindeydi ama Semih’in golünü iptal etmekte maçın hakemiyle birlikte pek tereddüt etmediler. 80. dakika civarında Gökhan’ın belinden ve şortundan çekildiği bir pozisyona “oyna” işareti yaptı ki inanılmazdı. Uzun süredir Fenerbahçe maçlarına verilmeyen Hüseyin Göçek, yaptığı akıl almaz hataları başka hatalarla ya da ölü bölgelerde verdiği ters kararlarla kendince gidermeye çalıştı.

Fenerbahçe, maçın neredeyse tamamını kontrol ettiği maçtan haklı bir galibiyet alarak son 5 haftaya umutla girdi.


Gazi-antep:

Bu maç yazımda rakip takım içinde bir başlık atmam gerekiyordu çünkü bunu fazlasıyla hak ettiler. Maçın sonunda yedikleri gole, 1999 yılında son iki dakikada iki gol yiyerek, şampiyonlar ligini kaybeden Bayern Münih’li oyuncular kadar üzülmeleri ve Almanların o onurlu üzüntülerinden farklı olarak saldırganlaşmaları bu başlığı açmamızı zorunlu kıldı. Hürriyet Güçer’in Santos’un golüyle birlikte, önce yere çökmesi sonra da ağlamaklı şekilde başındaki sargıyı tutup fırlatması ilginç bir kareydi. Golle birlikte Gaziantep yedek kulübesi karıştı ve bir ara Dany’i Fenerbahçe tribünlerine tabure fırlatmaya çalışırken gördük. Çok üzgün ve saldırgandı. O anda aklıma Bayern Münih stoperi Samuel Kuffour’un o meşhur finalden sonraki göz yaşları geldi, ne kadar masum ve onurluymuş. Kupayı kaybettiği için üzülüyordu. Peki Dany ve  Hürriyet??

Emre Güngör, Olcan Adın ve Murat Ceylan’ın oyun içerisindeki hırsları ise görülmeye değerdi. Hakemin her türlü toleransına rağmen oynayan 14 oyuncudan 10 tanesinin sarı 1 tanesinin kırmızı kart görmesi ender rastlanan bir durumdur. Halbuki Gaziantep takımı hafta içersinde kendileri için çok önemli olan bir kupa maçına çıkacak. 2 hafta sonra ise şampiyonlukta iddialı olan bir başka takıma karşı mücadele verecek. Biz de o maçı dikkatle takip edeceğiz. Zira Kadıköy’de 10 kişi ile kapanan 3-4 hafta öncesinin iddialı takımları 2 hafta sonrasında Avni Aker’de açık futbolu tercih ediyorlar.

Sonuç:

Ligin 2. yarısında 13 haftada alınan bir birinden zor 12 galibiyet ile bu takım, zaten şampiyonluğu hak etmiştir. Son 5 haftada alacağımız 5 galibiyetin bizi şampiyon yapabileceği düşüncesindeyim. Çünkü rakibimizin bu hafta son iki haftadaki kadar rahat(!) bir galibiyet alabileceğini sanmıyorum.

Yıllardır istediğimiz, maçı kaybetsek de, mücadele etmemiz değil miydi? Bunu Aykut Kocaman önderliğinde fazlasıyla yapıyorlar. Sadece sahada o andaki rakipleriyle değil, bir çok etkenle mücadele etmek zorundalar. Ben Gaziantep maçı golsüz dahi sona erse seyircinin o mücadeleyi alkışlayacağına eminim.

Maçın son dakikasına dönersek, tribünde yaşanan sevinç ve duygu patlaması görülmeye değerdi. Tanıyan tanımayan herkes birbirine sarılıyordu. Ben o anda şampiyonluğa inandım ve huzurla Ankara’ya döndüm.

Yine de sonuç ne olursa olsun takımızla gurur duymalıyız. Bunu hak ediyorlar.

ŞAMPİYON olmak mümkün, FENERBAHÇE olmak imkansızdır…

1 yorum: