Trabzonspor Cuma
günü geçen haftalarda yazdığımız gibi Eskişehir karşısında 2 puan
kaybetti. Bu kaybı bekliyorduk, çünkü Trabzon iyi oynamıyor, zayıf rakiplerini
güçlükle son dakikalardaki şans golleriyle yeniyordu, üst sıradaki rakipleri de
maçlara çok fazla konsantre olamadığından tek farklı kolay galibiyetler
alıyordu. Ama Bülent Uygun’lu Eskişehir maça asıldı ve kazanabileceği maçtan 1
puanla ayrıldı…
Gün harika
başlamıştı. Öğlen erkek voleybol takımımız Arkas serisini bitirerek
şampiyonluğu uzandı. Açıkçası bu sene erkek voleybol takımızın şampiyon
olabileceğini düşünmüyordum. Güne harika başlamıştık. 2’de 2 olduk takım
sporlarında. Akşam üstü bu defa erkek basket takımımız onca eksiğe rağmen
Efes’i mağlup etti liderliği garantiledi ve olası eşleşmeye 1-0 önde başlama
avantajını yakaladı. 5 branşta da şampiyon olabilmenin hayali bile çok güzel ve
bu hayal çok uzak değil…
Haftanın ilk maçı
istediğimiz gibi sonuçlanınca İzmir’e liderliği almaya gittik. Maçtan önce LİG
TV kameraları, tıklım tıklım sarı-lacivert çubuklu formalı tribünleri ve güzel
İzmir’i gösterirken aklıma son şampiyonluğumuzu burada Deivid’in golüyle
kazandığımızı hatırladım…
Kadro:
Benim için tek
sürpriz Stoch’un yerine Caner’in oynuyor olmasıydı. Zira Niang’ın cezası
sebebiyle yabancı kontenjanı açılmıştı.
Bucaspor maça oyunu
geride kabul ederek ama alan daraltmaya çalışarak başladı. 4-5-1 şeklinde bir
diziliş söz konusuydu. Sol önde görmeye alıştığız Erkan Taşkıran sol bekte,
yılların stoperi Erman sağ bek, ön libero Onur Tuncer ise Ediz ile birlikte
stoper mevkiindeydi. Önlerindeki Ragıp, Leko, Jebrin üçlüsü ile de orta sahayı
kapatmaya çalıştılar. Soldan Mendy, sağdan Musa en uçta oynayan Abdulkadir’e
destek olmaya çalıştılar. Ev sahibi adına maçın en iyi oyuncusu kuşkusuz 2 gol
1 asist yapan Abdulkadir’di. Bucaspor artık bir dahaki yılın planlarını yapmaya
başlamalı. Ligimizde seneye yine İzmir takımı olmayacak olması üzücü. Bu
sonuçla birlikte Galatasaray’ın ligde kalması matematiksel olarak da
kesinleşti. Ezeli(!) rakibimizi tebrik ediyoruz…
Fenerbahçe’nin
liderlik hırsıyla baskılı başlayacağını düşünüyordu büyük çoğunluk benim gibi.
Takım, kaptanları gibi durgundu. Pas yapılıyor, fakat top bir türlü etkili
olunabilecek bölgeye aktarılamıyordu. 14. dakikada Musa ile soldan etkili
gelmeye çalışan Buca kazandığı köşe vuruşunun devamında yine Musa ile sürpriz
bir gol buldu. Golün dönüşünde Emre mükemmel bir golle takımını hayata skor
olarak döndürse de oyunun gidişatı çok parlak değildi. Pozisyon yoktu,
galibiyet için 2. yarıyı beklemeye hazırlanırken, Ragıp savunmanın arkasına çok
akıllıca bir pas attı, bu pozisyonu Abdulkadir iyi bir vuruş ve golle
sonuçlandırınca tüm Fenerbahçeliler acaba mı demeye başlamışlardır heralde…
Devre arasında
Baroni-Stoch değişikliği bekliyordum. Fakat Akut Hoca aynı kadroyla devam
etmeyi tercih etti. Oyun da kadro gibi aynıydı 2. yarı başında. Semih top
eziyor ve Niang’ı anmamıza yol açıyordu. Jebrin’in 2.golün hemen hemen aynısı
pasında Abdulkadir 3. golü atınca “bitti” demeyen Fener taraftarı yoktur
herhalde. “Bari beraberliği yakalayalım” dedim sinirle. Çünkü farkın 3 puan
olması demek, 2 beraberlik beklemek anlamına geliyordu. Ama bu forma, 1989’da,
2001’de imkansızları yapmış, gitti denilen maçları çevirmişti. 57’de
Stoch-Caner değişikliği ve hemen ardından gelen penaltı golü, ümitlendirdi.
Penaltıyı değerlendirecek olursak; Tarafsız hakem yorumcularının penaltı yorumu
yapacaklarını düşünüyorum. Çünkü Ediz’in kasıtlı oynaması olmasa da ellerinin
vücudundan ayrı olması kural gereği penaltıyı gerektiriyor. Bu maçta, rakip
kaleciyi konuşamayacaklarına göre bu pozisyonu konuşacaklardır. Umarım bunu
konuşurlarken, geçen haftaki Gaziantep ve daha önceki Bursa maçlarındaki
penaltı pozisyonlarını da konuşurlar.
61.dakikada gelen
Mehmet Topuz-Alex yapımı gol galibiyetin habercisiydi aslında. Kaptan bu sene
kafa gollerine de alıştırdı. Havada bekleyip topu o güzel kafasıyla
buluşturup topu tam gitmesi gereken yere yolladı. 70. dakikada oyuna giren
Guiza, sadece 32 saniye sonra, en iyi yaptığı şeyi yapıp savunmanın arkasına
sarkarak öldürücü vuruşunu yaptı ve şampiyonluğu müjdeledi belki de göz
yaşlarıyla…
Galibiyet çok
önemliydi hele ki 3-1’den sonra. Üst üste 6. deplasmanda da yenik durumdan maç
çeviriyoruz. Bu haftadan itibaren maçlar aynı anda oynanacak ve bu durumun
Trabzon’da strese yol açacağını düşünüyorum. Kulağı sürekli bizim maçta olacak.
Haftaya iki takımın da rakipleri tehlikeli. Gaziantep’in 2 hafta önceki
performansını görebilecek miyiz merakla bekliyorum.
Artık 4 maç kaldı,
her şey bizim elimizde. Ama 4 maçı da kazanmak demek 17’de 16 yapmak demek.
Böyle bir performansın daha önce görüldüğünü sanmıyorum. Takımın bu hırsıyla da
puan kaybedeceğini düşünmek de pek mantıklı değil.
Bugün Türkiye’nin
¾’ünü, voleybol ve basketbolden sonra futbolda da fazlasıyla üzdük.
Halbuki ne kadar da umutlanmışlardı…
İzmir’den lider
dönüyoruz, umarım Sivas’tan da ŞAMPİYON olarak döneriz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder