Galatasaray-Beşiktaş derbisi ligin zirvesi ya da direk CL’ye
gidecek takımın belirlenmesi yolunda çok kritik bir derbiydi. Ama maçın hiç bir
anında gergin bir hava hissedilmedi. Mancini'nin Kadıköy’deki derbide olduğu gibi
A planı gol yememek üzerineydi. Bilic ise daha cesurdu ve Beşiktaş maça hızlı
hücumlarla gol arayarak başladı.
Almeida ve Motta ile pozisyonlar da bulmasına rağmen skoru
değiştiremedi. Galatasaray, rakip kaleye ilk gittiğinde dakika 33’dü. Bu
bölümde duran toplar ile birlikte GS, BJK sahasında görünmeye başladı. Sağdan
Veysel ceza alanına girdiği anda Danny’den penaltıyı garantiye almak
istercesine alakasız bir müdahale geldi ve GS kaleye attığı 2.şutta, gol
bulması zor gibi görünen müsabakada öne geçmiş oldu. İlk yarıda Gökhan Töre,
Telles’i oldukça zor durumlarda bıraktı. İlk yarının BJK adına bir başka
başarılı oyuncusı ise orta sahayı BJK’nin kontrol etmesini sağlayan isimlerin
başında gelen Atiba’ydı.
2. devrenin belki de maçın en ciddi
pozisyonunda Almeida karşı karşıya pozisyonda topu Muslera’ya nişanladı. Beşiktaş’ın iyi oynadığı bölümlerde dahil ileride üretken olamamasının nedeni aynı anda hem Oğuzhan hem de Olcay’ın kötü
günlerinde olmasıydı. Yaptığı 3.faule kadar maçın iyilerinden Veli, aynı anda
Melo ve Sneijder tarafından (!) uyarıldıktan sonra ortalarda pek görünmedi. Beşiktaş, özellikle 60'dan sonra GS2nin tempoyu düşürmesine engel olamadı ve puan için rakibini zorlayamadı.
GS’ye üç puanı getiren penaltıyı gole çevirmesine rağmen
Selçuk maçın kötülerindendi. Telles, ileride etkili, savunmada oldukça yumuşak
klasik Brezilyalı bek görüntüsü verdi. Semih’in bir pozisyonda hakemin yanlış kararında
topun kendisinden çıktığını söylemesi, geçmişte Fenerbahçe soyunma odası vb. yaptığı çirkinlikleri birden
unutturdu ve maç sonundaki açıklamasına rağmen muhtemelen yılın centilmeni oldu.
Sarı kart sınırındaki Melo’nun bu maçta sarı kart görmemesi
bence renksiz maçın en ilginç yönlerinden birisiydi. 3 tane sarı kartlık
faulünün yanında maçta toplam 8 faul yapmasına rağmen maçı kartsız tamamlaması
önemli bir hakemlik başarısıydı. Kartlık fauller elit gözden görülemeyebilir
fakat FİFA’nın “Futbol Oyun Kuralları” kitapçığı 12.maddesinde, “İhtar Verilecek Hallerden”
üçüncüsünde “oyun kurallarını devamlı ihlal ederse” denmektedir. Yani kurala
göre, sert, akını kesen faul olmasa bile, tekrarlanan fauller sarı kart gerektirir.
Bu kuralı çok iyi bilen Melo, Veli’nin 3.faulünü elit hakeme hatırlatıp
4.faulde rakibine kart aldırmayı başardı. Elit hakemimiz Melo’nun faullerinde
olay yerine öyle çabuk arkasını dönerek oyuna döndü ki, hızıyla Egemen Kormaz'a koşan
Yunus’u hatırlattı.
Çok konuşulan Beşiktaş-Dany meselesine gelirsek; Bu maç, büyük oranda CL’ye direk katılacak takımı
belirleyecek bir maçtı. Oyuncuların en önemli hedeflerinden birisi de o arenada
kendini göstermektir. Sadece bir soru; Danny’nin tarafından bakıldığında,
seneye hangi takımın CL’de olması kendisi için mantıklıdır? Eleştirilen o faulü
bilerek yapmasa dahi bunun konuşulmasına yol vermek bence Beşiktaş kulübü ve Önder
Özen’in büyük hatasıdır. Büyüğüm diyen bir takım rakibinin kontratlı
futbolcusunu kiralamaz. Aynı aldığı kupayı iade etmemesi gerektiği gibi.
Fenerbahçe’nin, örneğin önümüzdeki hafta bir takımı
kiraladığı bir oyuncusunun aynı tarz bir faulünden kaynaklanan penaltı ile
yendiğini düşünsenize... Neyse, düşünmeyin...
Yarın Elazığ’ı yenip, umutları kırmak lazım.
Saygılar, sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder