14 Mart 2011 Pazartesi

Dokuz

“Sadri Şener ve söz arkadaşlarını, beyefendi imajlarını riske atıp sık aralıklarla spor basınının karşısına çıkaran sebep nedir?” sorusuna dokuzuncu cevap da geldi. Her hafta daha istekli, daha derli toplu oynuyor Fenerbahçe. Birkaç kusur da giderildiğinde çağdaş futbol anlayışına referans gösterilebilecek düzeyde oynayacağımıza inanıyorum. Kimine göre oynamaya başladık bile (En azından ulusal bazda).

Skora göre değişen spor yayıncılığı/basını anlayışını, para babalığından spor yöneticiliğine bodoslama geçiş yapan demode kulüp başkanlığı anlayışını ve Türk Futbolunun diğer kronik rahatsızlıklarını görmezden gelip gündemin merkezine hakemleri almak kolaycılığı/aymazlığı/uyanıklığı artık son bulmalıdır. Futbol endüstrisinin hızla kabuk değiştirdiği son 20 yılda futbolcular değişti, tesisler değişti, antreman teknikleri değişti, teknik adamlar, taktikler değişti fakat dara düşüldüğünde hakem hatalarını ve/veya art niyetliliğini ön plana çıkarma anlayışı –çok ilginçtir ki- değişmedi. Kendi şirketlerini liberal ekonominin buyruklarına harfiyen uyarak yöneten yeni kuşak Hulusi Kentmenler kulüp koltuğuna oturunca birer Erol Taş’a dönüşüyorlar maalesef.

Psikolojik/sosyolojik analizi bir kenara bırakıp parmakla gösterdiğimiz Avrupa liglerinin futbol unsurlarına bir göz atalım. Acaba oradaki unsurlara en çok benzemeyenimiz hakemler midir? Kırmızı kart gören oyuncunun, haksız yere oyundan atılsa dahi boynunu büküp soyunma odasının yolunu tuttuğu liglerden bahsediyorum. Kulüp başkanlarının, öyle seçimle iş başına gelenlerden değil, kulübün tapusuna sahip kulüp başkanlarının, başarı getirsin diye senelerce bir teknik ekibe güven duydukları ve sabırla destekledikleri ligler bunlar. Teknik adamların yense de, yenilse de kendi takımının ve rakip takımın oyunundan dem vurduğu ligler hani. Her hafta 2-3 maçını canlı izliyoruz ya? Bu liglerde olup bitene en çok benzemeyenimiz hangimiz? Taraftar mı, teknik adamlar mı, hakemler mi, kulüp idarecileri mi? Bir düşünelim..

Küfrün, kavganın, tehdidin tam ortasında yıllarca düdük çalıp klasman hakemliğine ilerleyen bu topluluk, geldiğimiz noktada futbol kümesini oluşturan elemanlar içinde en olumlu gelişme gösterenlerden biridir bence. Gelişmeye de devam edecektir. 90 dakikanın heyecanıyla çoğu kez maçın hakemine kızsam da bunca baskıya rağmen, bu kadar çok doğru kararı nasıl verebildiklerine hayret ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder