9 Mart 2011 Çarşamba

Volkan Babacan & Hakemin Memleketi

Pazar gününden bu yana olanları toparlayıp, bir durum değerlendirmesi yapalım


Pazar akşamı Fi Yapı İnönü stadında Beşiktaş-Trabzonspor maçı oynandı. Maç Türkiye’nin büyük çoğunluğunun istediği şekilde sonuçlandı.(1-2). Çok kötü bir hakem yönetimi vardı. Bence, Beşiktaş’ın kazanabileceği bir maçtı. Centilmenlik abidesi Şenol Güneş hakeme küfür edince hakem tarafından tribüne yollandı. Fakat herkes kabul ediyor ki maçtaki hakem hatalarının çoğu Trabzon lehineydi. Maç sonunda herkes (bazıları gizliden bazıları açıkça) mutluydu. Trabzon liderdi ve berbat hakem yönetimi pek konuşulmadı. Daha önce şampiyon belirlemede rol oynayacaklarını söylemekten çekinmeyen Beşiktaş yöneticisi Mete Düren sağ duyulu(!) bir açıklama yaptı:

"…Bu maçta hakemden çok kendimizi eleştirmeliyiz. Rakibi forse ederek oyuncularının sarı kart görmesini sağladık. Ancak 11'e 10 üstünlüğümüzü kendi elimizle verdik. Sivok'un yaptığı oyuncu profesyonelliğine yakışmayan bir hareketti. Bu pozisyonu dilerim teknik heyet ve oyuncular kendi aralarında değerlendirirler…rakibimiz ikinci yarıdaki oyunla galibiyeti hak etmiştir…”

Trabzonspor’un sempatik başkanı da aslında sayıları anlamlı bir şekilde kullanarak “Türkiye’nin dörtte üçü bizim şampiyon olmamızı istiyor” demecini verdi. Türkiye’de eskiden dört büyük vardı, rakamsal olarak haklıdır. Bu gözü dönmüş çoğunluğa göre Fenerbahçe’de oynayan, çalışan, ter akıtan, en kritik maçları mükemmel futbolla geçen oyuncuların duygu ve düşünceleri önemsizdir. Çünkü onlar ve en kötü günde bile stadı dolduran taraftarları azınlıktır. Kendisine hakemi soran muhabire tüm sempatikliğiyle “ iyi bir diş hekimidir” diyerek hakem değil liderliğimizi konuşalım mesajını vererek çok keyifli olduğunu tüm Türkiye’ye göstermiştir.

Akşam TV kanalarında bir gün sonraki maç için yapılan üst düzey teknik analizlerde Fenerbahçe’nin puan kaybedebileceği büyük zevkle konuşulmuştur.

Özetlediğimiz gibi hakem konuşmayı en çok seven Mete Düren ve büyük başkan Sadri Şener; Pazar akşamı geçen yıl Ivankov her sıkışan maçta penaltı noktasına gelirken, kendi kalelerine atılan 3 metre ofsayttan golde dahi yaptıkları gibi  hakemlerden bahsetmemişlerdir.

Türk futbolu kurtulmuştur Pazar akşamı.

Pazartesi akşamı onurlu azınlığın temsilcisi Fenerbahçe, yoğun kar yağışı altında buz gibi bir havada 4 golle kazanıp liderliği geri almıştır. Maçta iki pozisyon çok konuşulmuştur.

1- Fenerbahçe’nin attığı 1. gol: Ulus’taki binalardan bile görülebileceği iddia edilen pozisyonda topun Lugano’ya, Fenerbahçeli mi yoksa Gençlerli oyuncudan mı geldiği belli olmamaktadır. Gerçi bu şekilde golleri geçen yılki yeşil-beyazlı takımları defalarca atmıştı.

2- Niang’ın düşürülüşü: Savunma ve kalecinin arasına giren Niang, kontrolsüz gelen Serdar tarafından düşürülmüştür. Kalecinin bu şekildeki kontrolsüz hareketi ben hakem kursuna devam ettiğim dönemde ders olarak gösteriliyordu. Sanırım kural değişmemiştir. Bundan daha net bir penaltı olamaz.

2-2 biten devreden sonra, 2. yarıdaki dondurucu soğuk ve etkili kar yağışına rağmen 75’e kadar süren mükemmel futbolu ve atılan 2 mükemmel golü görmezden gelenleri lisede bir pilav şenliğine, Karadeniz'de hamsi tutmaya veya jimnastik yapmaya davet ediyorum.

Niang'a yapılan net penaltı


Çoğunluğun beklediği skor gerçekleşmeyip liderlik, oynadığı futbolla onu gerçekten hak edene geçince ortalık birden kıyamet yerine döndü. Pazar akşamki mutluluk, esprili demeçler, hatayı kendimizde arayalım söylemleri yerini “Türk Futbolu elden gidiyor” a çevirdi.

1- Liderin 19 puan arkasındaki takım: Basın sözcüsünün Pazar akşamki demecini tekzip ederek Salı günü şu basın açıklamasını yaptı.
Özetle;
kendi maçlarının hakeminin talimatla maçı berabere bitirmeye çalıştığı ve tüm bu kasıtlı hareketlerin de BJK’nin "Dünya Kulübü" olma yolunda diğer kulüpleri geçtiğinin açıkça fark edilmesi, ayrıca bu konuda duyulan haset ve kıskançlığın bariz bir şekilde ortaya çıkması neticesinde başvurulduğunu ifade etmişlerdir.

Bu komik açıklamaya yanıt Fenerbahçe’den değil kendi taraftar sitelerinden gelir.

İkinci yarıya 17’de 17 ve UEFA Avrupa liginde final hedefiyle başlayan Beşiktaş yönetimi 7 maçta 7 puan toplayıp, Dinamo Kiev’e iki maçta 8 gol yiyerek elenince çaresizlik içinde kalmıştır. 2 kupa aldıkları iki sezon önce, aynı federasyon ve hakemlerin görev yaptığını unutmuş olamazlar herhalde. Zaten Beşiktaş yönetimini de, Çarşı gurubunu da anlamak çok zor. Bu başka bir yazımızın konusu olsun…

2- Gençlerbirliği’nin bazı oyuncuları: Serkan Çalık, Hurşut Meriç ve Aykut Demir’in maç sonunda söyledikleri iddia edilen çoğunluktan yana tavırları. 26. haftada oynanacak Gençlerbirliği-Trabzon maçını daha dikkatli izleyeceğiz.

3- Düşme potasına yakın eksi averajlı bir takım: Işın Çelebi isimli bir yönetici, Trabzon ve Beşiktaş’ın haklı olduğunu buyurmuş. Şu durumlarında dahi bu tartışmaya dahil olabilmeleri takdire şayan gerçekten.


Bir ara 9 puan farkla lider olan takım: Ligin 1. devresinde sempatik başkanın, Aziz Yıldırım ve federasyon başkanıyla ilgili görüşleri (15 aralık 2010 – Lig TV)

"Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'i eskiden beri tanırım. Çok iyi bir aile çocuğu. Medeni bir insan. Destekler miyim, evet desteklerim. Ben memnunum Federasyon'dan. Memnun olmamam için de bir sebep yok. Ben devam etmesini isterim kendisinin. Güzel şeyler yapıyor. Ciddi gelirler var. Takır takır da ödeniyor bu paralar"
"Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım çok çalışkan biri. O, Kulüpler Birliği'ne her şeye hazırlıklı olarak geliyor. Ben onları yapamam açıkçası. Dünya kadar işle uğraşıyor. O'nun orda olması kulüpler için avantaj"

Bugün; federasyon ve masa başı oyunlarla 9 değil 19 puan farkında kapanacağını düşünüyor balık hafızalı ve sempatik başkanımız. Okuyalım.

Çaresizlik insanlara neler yaptırıyor. Hakem ile ilgili bir şey bulamadıkları Kayseri maçımızda sempatik başkan kaleci Volkan Babacan’ın yediği gole takılmıştı. Kader 2 hafta sonra aynı pozisyonu yaşattı. Ne düşündü acaba o golde büyük başkan?

Şimdi de yardımcı hakemlerin memleketleri modası var. Kulüplerimizi yönetenlerin halleri gerçekten düşündürücü. Çifte kupa aldıkları iki sezon önce veya Fenerbahçe son hafta şampiyonluğu kaybettiğinde maçlar masa başında değil sahada kazanılıyordu. Bu yöneticiler, Aykut Kocaman’ın yaptığı bir durum tespiti (ki hakem kararlarında standart olmadığını ifade etmişti ve haklıydı) ve Aziz Yıldırım’ın 3 penaltımızı vermeyen hakeme hakareti sonunda puan farkının kapanabildiğini düşünüyorlar. Fenerbahçe yapınca “hakemleri baskı altına alma”, kendileri 10 katını yapınca “hak arama”. Haftalarca lehimize bir hata aradılar ama yoktu, sadece Lugano'ya çirkef diyebildiler. Şimdi belki bir hata yapıldı ve fırsat bu fırsat; saldırın aslanlar…

Bu yaptıkları kepazeliklerin Fenerbahçeli oyuncuları daha da hırslandıracağını düşünüyorum. Ama şampiyonluktan çok daha önemli olanın, kazanma arzusu, hırsı olan ve sahaya gerçekten güzel futbol yansıtan takımımı zevkle ve gururla izleyebiliyor olmak.

Son söz; Türkiye’de BÜYÜK kavramı hep tartışılır. 3 büyük, 4 büyük, 5 büyük, en büyük biziz vs. Kendi kendilerine şu çirkin ortamı yaratanların takımlarından birisi geçen yıl olduğu gibi şampiyon olabilir ama şunu bilsinler; Biz FENERBAHÇE’yiz, siz DİĞERLERİ’siniz…En BÜYÜK taraftar tanımı da benim için; "her branşta sadece kendi takımının galibiyetine sevinip, kendi takımının mağlubiyetine sevivnen"dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder