19 Şubat 2012 Pazar

Halkın Takımı Direniyor


Büyüklerimizden Cemil Turan'ı, Alparslan Eratlı'yı dinleyerek büyüdük, Selçuk Yula'nın penaltıları, rahmetli Kayhan'ın unutulmaz şutları, Schumhacher, Rıdvan-Aykut-Oğuz ile Fenerbahçe'yi sevdik. Çocukluğumuzun en güzel filmlerindeki kahramanlarla da çubuklu formaya hayranlığımız arttı. Mavi Boncuk filminde sarı-lacivert bereli Baba Yaşar ve diğerleri, Hababam Sınıfı'nın tamamı. Hababam'ın Fenerbahçe Stadı kaçamakları, Turist Ömer'in kazanda kaynarken "O zaman bağırın lan Fenerbahçe çok yaşa" sahneleri hala hafızalardadır. O özel karakterler hep Fenerbahçeliydi. Çünkü FENERBAHÇE HALKIN TAKIMIDIR.

Çocukluğumdan bu yana Fenerbahçe yenilince üzülür, sessizleşir, içime kapanırdım. Ama daha çok severdim. 85-89 ve 90-95 yılları arasında ligdeki kötü sonuçlar, Sigma, Cannes faciaları, Pendik yenilgisi, sonrasında 2 defa son hafta kaybedilen şampiyonluk ve yıllarca kazanılamayan Türkiye Kupası tutkumuzu arttırdı. Ama 3 Temmuz'dan bu yana yaşatılanlar  Fenerbahçe sevgimizi çok özel bir noktaya taşıdı. Artık saha içi sonuçlar hep ikinci planda. Milyonların takımı, halkın takımı Fenerbahçe'ye 3 Temmuz'dan bu yana bir oyun oynanıyor. Fakat bu oyunu hazırlayanlar Fenerbahçe sevgisinin sınırlarını hesap edemedikleri için çıkmaza girmiş durumdalar. 

Bunu okuyacak diğer takım taraftarları kibir olarak düşünmesin fakat; "ülkede bazı şeyleri sadece Fenerbahçe taraftarı yapabilir" Bugün Şükrü Saracoğlu'nda yaşanan olay, dünyanın herhangi bir stadında tekrarlanabilir mi emin değilim. Lig Tv'nin ısrarla 34 bin seyirci vurgusuna rağmen Şubat ayında ve soğuk havada Fenerbahçe, yaklaşık 45 bin kadın ve çocuk taraftarı tarafından yalnız bırakılmadı. Bunun kaliteli Türk basınında ne kadar yer bulacağını yarın hep birlikte göreceğiz. (Tabi içeriye sızmış erkek taraftar aramaktan fırsatları olursa). 34 bin olayına dönersek; stadın kapasitesinin 55 bin olduğunu düşünürsek, bu 21 bin boş koltuk anlamına gelir. Ben hiç bir kamera görüntüsünde o kadar boşluk göremedim. Kaldı ki 34 bin taraftarı büyük(!) rakiplerimizden hiç birisi bu yıl herhangi bir maçta bir arada göremedi. Geçenlerde seyircisiz maçta yaklaşık 3000 çocuk-kadın taraftara oynayan seyircisiyle ünlü (!) bir semt takımı, Fenerbahçe'nin 45 bin çocuk-kadın taraftara oynadığı 1. Yarıdaki Manisa maçı için, "ilkti ve olay tazeydi", "havalar sıcaktı" gibi bahaneler uydurmuş ve 3000 rakamının iyi olduğunu iddia etmişti. Herhangi bir yerde Fenerbahçe varsa taraftarı da oradadır. Sanırım bu senaryoyu hazırlayanlar bu acı gerçeği geç de olsa öğrendiler. Şampiyonlar liginden haksız şekilde men edilişimiz, rakibe giden haksız paralar vs. hepsini geçtim de bugünkü maçta soğuktan gözünden yaş gelen  fotoğraftaki bu miniğin hakkını nasıl ödeyecekler o vicdansızlar?!



Coşkulu taraftarının önünde maça iyi ve golle başlayan Fenerbahçe, ilk yarının 2. bölümünde üstünlüğü rakibine verdi. Bunun en önemli sebebi 2. topların Kadir ve Kıvanç ikilisi tarafından toplanmasıydı. Çok üst düzey oyuncular olmasalar da bu ikili oyunu iki yönlü oynayabiliyor Erman ile birlikte dikine çok iyi oynayabilen bir orta saha oluşturuyorlardı. Sivasspor, sağda Pedriel solda Grosicki ve en uçta Enaramo'dan oluşan hücum hattıyla ve birlikte oynama alışkanlığı kazanmış savunma dörtlüsüyle iyi bir takım görüntüsündeydi. Tek eksikleri savunmanın ön bölgeden yeterince destek alamaması olduğunu düşünüyorum. Zaten yedikleri 4 golün de sebebi buydu. Fenerbahçe'de Ziegler ve Mehmet Topuz'un formsuz halleri bu haftada devam etti. Ziegler sezon başındaki, Topuz geçen yılki hallerinden çok uzaktalar. Bun ikiliye bu hafta Dia da katıldı. Toparlanmazlar ise formu düşen Serdar'ın yediği kesik onların da başına gelebilir. Çok eleştirilmesine rağmen takımın fizik olarak en iyi oyuncularından birisi Baroni ve oyundan düşene kadar Emre sahanın en başarılı oyuncularındandı. Fakat umutlar azalırken attığı usta işi golle skoru direk etkileyen oyuncu yine ALEX oldu. Sow özellikle 2. yarıda etkili gözüktü. Bekir haftalardır oynamamasına rağmen çok kötü değildi.

Emre'ye sürekli yakın çekim yapan, penaltıyla ilgisi olmayan Enaramo'nun pozisyonu defalarca gösteren maçın yönetmeni keşke aynı hassasiyetin onda birini söz konusu pozisyonun öncesinde gösterseydi (zira ofsayt olabilir) ya da faulle kesilen, avantaja bırakılmayan pozisyonda Baroni'nin vuruşunun nasıl sonuçlandığında. O şutu hiç bir görüntüde görme şansımız olmadı. Fakat taraftarın gol çığlığını kesemedi sevgili Musa Çözen!

Bu arada Fatih Terim'in dün GS-MİY maçından sonraki açıklamalarının play off ile ilgili olan kısmı ilginçti. Yüce imparator ilk kez play off sistemini eleştirerek saçma olduğunu ifade etti. Biz de eleştiriyoruz fakat bunu 9 puan önde olduğun anda yapman aslında niyetini ortaya koyuyor. Ulu sinyör, şampiyonluk yolunda önünde çakıl taşı dahi istemiyor. Aykut Kocaman'a basın toplantısında bu soruyu soran gazeteciye hocamız kendisine yakışan cevabı vererek tutarlığını ortaya koymuştur.

Kadıköy'deki yenilmezlik serimizi geriye düştüğümüz ve çok da iyi oynamadığımız bu maçta da sürdürdük.

Sırtına saplanan hançere rağmen, her türlü desteği arkasına alan rakibiyle mücadele etmeye çalışan takımımızın sonuç ne olursa olsun arkasındayız.

Fenerbahçeli olmak ne güzel bir şey..

Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder